Denizel Bilgiler

post?.Description

Sualtı Araştırmalarında Yeni Çözüm: Robot Balık Sürüsü Robotik alanında çalışan bilim insanları, balık sürülerinin senkronize hareketleri, göç etme kabiliyetleri ve yırtıcılara karşı ortak hareket etmelerinden ilham alarak dış kontrol olmadan senkronize hareket eden robot balık sürüsü geliştirdi. Blueswarm adlı kendi kendini idare eden otonom seviyesi yüksek bu robot sürüsü, GPS ve internet erişimi olmayan, insanın erişemeyeceği noktalarda dahi bilimsel araştırmalara destek olmak için tasarlandı. Araştırmacılar, robot balık sürüsünün becerilerini ölçmek için basit bir araştırma görevi simülasyonu gerçekleştirdi. Sürünün bulunduğu depoda kırmızı ışık oluşturuldu ve Bluebot’lar, dağılım algoritması kullanarak herhangi biri ışığı algılayana kadar depoya yayıldı. Robotlardan biri ışığı algıladığında, LED ışıkları yanıp sönmeye başladı ve sürünün geri kalanında toplama algoritmasını tetikledi. Daha sonra bütün Bluebot’lar sinyal saçan robotun etrafında toplandı.

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

Yeryüzünün ortak sorunu: Aşırı avlanma
Çoğu insan aşırı avlanmanın sadece balıklar, balıkçılar ve balık yemeyi sevenleri ilgilendiren bir sorun olduğunu düşünebilir. Ancak aşırı avlanma çevre üzerinde de pek çok olumsuz etki yaratıyor ve dolayısıyla bundan bütün insanları etkileniyor.
Birleşmiş Milletler(BM) Genel Kurulunda 2022 yılı ''Balıkçılık Ve Su Ürünleri Yılı'' ilan edildi.
FAO öncülüğünde International Year of Artisanal Fisheries and Aquaculture (IYAFA 2022) kapsamında milyarlarca insana sağlıklı ve besleyici gıda sağlayan ve ''Sıfır Açlığa'' ulaşılmasına katkıda bulunan milyonlarca küçük ölçekli balıkçı, balık çiftçisi, ve balık işçisinin önemine vurgu yapılacak.
Science Dergisi’nde 2006 yılında yayınlanan etkileyici bir bilimsel çalışmaya göre, balık avının bu hızla devam etmesi durumunda, 2048 yılına gelindiğinde dünyanın tüm balık avlakları tükenmiş olacak. Balık tüketilmesi tabii ki insan için çok gerekli fakat bunu bilinci bir şekilde yapmak hem bu işten para kazananlar hem dünyamız için oldukça önemli.

Pek çok balık tehdit altında
Adından da anlayacağınız üzere aşırı avlanma balık popülasyonunun sayısını korumak üzere normalden fazla balık avlama anlamına gelir. Aşırı avlanmanın meydana gelmesi durumunda, belirli bir popülasyondaki balık sürüleri yavaş yavaş azalacak ve nihayetinde de tamamen yok olacaktır.
Daha büyük ağlar ve tarama aletleri gibi daha gelişmiş balık avlama imkanlarına sahip gemilerin sayısının artmasıyla birlikte son yıllarda aşırı avlanma gündeme gelmiştir. Birçok balık türü aşırı avlanmaya maruz kalmaktadır. BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün tahminine göre, dünyadaki balık rezervlerinin yaklaşık %70'i ya tam ve aşırı kapasiteye sahip ya da tükenmiş durumdadır.
Ve hal böyleyken, halkın her dilediğinde bolca deniz mahsulü tüketmeye alışmış olması ve denizlerdeki tükenme riskini büyük ölçüde görmezden geliyor olması bugüne kadar sebep olduğumuz hasarları tamir etmeye yönelik çalışmaları ciddi ölçüde zorlaştırıyor.
Tüm endüstriler gibi balıkçılık da tüketicilerin ihtiyaçları ve ilgilerine bağlı olan bir endüstridir: balıkçılar balıklarını tutarken yalnızca karşılığında para verecek olan tüketicilere tuttukları balıkları satabilme amacı taşıyorlar. Bir değişiklik yapıp balık stoklarını korumak isterseniz, bunu gerçekleştirmek adına yapabileceğiniz pek çok şey var.
Doğru zamanda doğru balığın satın alınması çok önemlidir.
Yediğiniz balık türü ne kadar önemliyse, belli balıkları satın aldığınız yılın zamanı da o kadar önemlidir. Öncelikle yapmanız gereken, belli bir balık türüne ait yumurtlama dönemi boyunca yakalanan taze avcılık balıkları yememektir.
Hamsi, İstavrit, Lüfer, Palamut gibi ekonomik değeri olan balıklar Mayıs – Eylül ayları arasında olgunlaşma ve üreme periyodlarını tamamladıklarından, avlanması ve tüketilmesi sakıncalı ve yasaktır. 1380 sayılı Su Ürünleri kanununda da bu dönemler göz önüne alınarak, av yasakları belirlenmiştir.
Bu yasaklara uyarak balık stoklarına daha sürdürülebilir bir şekilde artma imkanı vermiş olacaksınız.
Ayrıca, bunun da ötesinde alışveriş alışkanlıklarınızı değiştirip bunun yerine yalnızca sürdürülebilir balıkçılık politikası uygulayan süpermarketlerden balık satın alabilirsiniz; tüketiciler işletmelere ne kadar baskı yaparsa etkili ve kalıcı değişikliğin gerçekleşme ihtimali o kadar fazla olacaktır. Sürdürülebilir balıkçılıkla ilgili olarak yerel süpermarketinizin izlediği politikayı kontrol edin.
Aşırı balıkçılık ciddi bir sorundur ve şimdiye kadar gizli kalmış olması ileride tahmin edilemeyen çevre sorunları ortaya çıkartabilecektir. Şimdi harekete geçin ve dünyadaki okyanuslar ile balık stoklarını korumak adına sizde bilinçli davranın. Bilim insanları bu denli büyük bir artışa neyin sebep olduğunu bir türlü bulamamaktadır; bununla birlikte bu artışta insanoğlunun payı olduğu fikri giderek daha da güçlenmektedir. Bu yığılmanın olası sebepleri arasında iklim değişikliklerine bağlı okyanus suyu sıcaklıklarında meydana gelen artışlar, küresel ısınma ve artan kirlilik gibi faktörler gösterilmiştir. Ne var ki, denizanası sayısındaki bu sürekli artışın sebepleri arasında denizanalarıyla beslenen balıkları ve denizanalarının rakiplerinin ortadan kalkmasına neden olan aşırı avlanma faaliyetlerinin de altı çizilmektedir.
Büyük balık popülasyonlarının tükenmeye yüz tutmasıyla, ticari balıkçılık filoları da okyanusların daha derinlerine ve besin zincirinin daha altlarına inerek karlılığı yüksek balık avları arıyorlar. Balığın "kökünü kazımak" olarak adlandırabileceğimiz bu süreç denizlerimizin eski ve hassas dengesini ve biyolojik sistemini alt üst eden bir zincirleme reaksiyona neden oluyor.
Science Dergisi’nde 2006 yılında yayınlanan etkileyici bir bilimsel çalışmaya göre, balık avının bu hızla devam etmesi durumunda, 2048 yılına gelindiğinde dünyanın tüm balık avlakları tükenmiş olacak.
Ne yapabilirsiniz?
Geçen 55 sene boyunca avlak ve meralardan giderek daha az av alınabilmesinin doğal bir sonucu olarak insanoğlu geçmişte uçsuz bucaksız ve sonsuz berekete sahip olarak algıladığı okyanusların da aslında son derece hassas ve kırılgan dengelere sahip olduğunun farkına varmıştır. Kirlilik, iklim değişimi, yaşam alanlarının yok olması ve asitlenmenin üzerine bir de aşırı avlanma eklendiğinde çöküşün eşiğindeki bir sistem tablosuyla karşı karşıya kalıyoruz.
Pek çok bilim insanı, balıkçılık yönetiminde kararlı davranılması, balık avına ilişkin yönetmelik ve yasaların daha büyük hassasiyetle uygulanması ve su ürünleri yetiştiriciliğinin daha yaygın olarak kullanımı ile çoğu balık popülasyonunu tekrar eski seviyelerine getirmenin hala mümkün olduğunu söylemektedir. Ve pek çok bölgede, umudumuzu koruyabilmemiz için hala bir neden var. Ama yasadışı balıkçılık ve yarınları düşünmeden mahsul alma sektörün başına bela olmaya devam ediyor. Aşırı avlanma bizi nasıl etkiliyor?
Aşırı avlanma, balık rezervleri ve geçimini balıktan sağlayan insanların yanı sıra insanlar ve daha genel anlamda doğal çevre üzerinde de pek çok olumsuz etki bırakmaktadır. Modern balıkçılık teknikleriyle büyük miktarlarda yan av elde edilmektedir. 'Yan av' balıkçılık sektöründe kapsamlı balıkçılık faaliyetleri esnasında yakalanan diğer balık ve deniz canlısı türlerini ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Balıkçıların asıl yakalamak istedikleri bu yan avlar değildir; ancak yine de ticari değeri çok düşük olan veya hiç olmayan bu avlar ağlara takılarak ölür.
Örneğin, tahminlere göre balıkçı botlarıyla yakalanan her bir ton karidesle birlikte üç ton da diğer balık türlerinden yakalanmaktadır. Özellikle yunuslar ton balığı avlama tekniklerine karşı çok savunmasızdır ve bu nedenle her sene binlerce yunus ölmektedir.
Aşırı avlanma, sadece belirli bir balık türünün bulunduğu rezervleri etkilediği gibi besin zincirinde de önemli değişiklikler meydana getirebilir. Örneğin, krillerin, yani karidese benzeyen ve Mavi Balina dahil olmak üzere balinaların temel besin kaynağı olan bu küçük deniz canlılarının bu hayvanların sayısının azalmasında önemli bir rol oynadığı iddia edilmektedir.
Denizanası faktörü
Aşırı avlanma faaliyetleri nedeniyle hassas deniz ekosistemleri ve besin zincirlerinde meydana gelen tahribat olağandışı etkiler de yaratabilir. 1980'li yıllardan bu yana okyanuslarda yaşayan ısırgan denizanasının sayısında meydana gelen büyük artış sonucunda Meksika Körfezi, Japon Denizi ve Akdeniz gibi bölgelerin balık yataklarında ciddi bir dönüşüm yaşanmış ve bu artıştan pek çok turistik bölge zarar görmüştür.
Okyanusta aşırı balık avından kastedilen, avlanan balık türünün yeniden çoğalmasını imkansız kılacak denli fazla balık avlanmasıdır. Bilinen ilk aşırı av, 1800'lü yılların başlarında, lamba yağı arayışındaki insanoğlu balina katliamı yaptığında gerçekleşti. Ayrıca Atlantik morinası, ringa balığı ve Kaliforniya sardalyesi da dahil, yediğimiz balık türlerinden bazıları da 1900'lü yılların ortalarında neredeyse nesilleri tükenecek kadar fazla avlanmışlardır.

Yeryüzünün ortak sorunu: Aşırı avlanma Çoğu insan aşırı avlanmanın sadece balıklar, balıkçılar ve balık yemeyi sevenleri ilgilendiren bir sorun olduğunu düşünebilir. Ancak aşırı avlanma çevre üzerinde de pek çok olumsuz etki yaratıyor ve dolayısıyla bundan bütün insanları etkileniyor. Birleşmiş Milletler(BM) Genel Kurulunda 2022 yılı ''Balıkçılık Ve Su Ürünleri Yılı'' ilan edildi. FAO öncülüğünde International Year of Artisanal Fisheries and Aquaculture (IYAFA 2022) kapsamında milyarlarca insana sağlıklı ve besleyici gıda sağlayan ve ''Sıfır Açlığa'' ulaşılmasına katkıda bulunan milyonlarca küçük ölçekli balıkçı, balık çiftçisi, ve balık işçisinin önemine vurgu yapılacak. Science Dergisi’nde 2006 yılında yayınlanan etkileyici bir bilimsel çalışmaya göre, balık avının bu hızla devam etmesi durumunda, 2048 yılına gelindiğinde dünyanın tüm balık avlakları tükenmiş olacak. Balık tüketilmesi tabii ki insan için çok gerekli fakat bunu bilinci bir şekilde yapmak hem bu işten para kazananlar hem dünyamız için oldukça önemli. Pek çok balık tehdit altında Adından da anlayacağınız üzere aşırı avlanma balık popülasyonunun sayısını korumak üzere normalden fazla balık avlama anlamına gelir. Aşırı avlanmanın meydana gelmesi durumunda, belirli bir popülasyondaki balık sürüleri yavaş yavaş azalacak ve nihayetinde de tamamen yok olacaktır. Daha büyük ağlar ve tarama aletleri gibi daha gelişmiş balık avlama imkanlarına sahip gemilerin sayısının artmasıyla birlikte son yıllarda aşırı avlanma gündeme gelmiştir. Birçok balık türü aşırı avlanmaya maruz kalmaktadır. BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün tahminine göre, dünyadaki balık rezervlerinin yaklaşık %70'i ya tam ve aşırı kapasiteye sahip ya da tükenmiş durumdadır. Ve hal böyleyken, halkın her dilediğinde bolca deniz mahsulü tüketmeye alışmış olması ve denizlerdeki tükenme riskini büyük ölçüde görmezden geliyor olması bugüne kadar sebep olduğumuz hasarları tamir etmeye yönelik çalışmaları ciddi ölçüde zorlaştırıyor. Tüm endüstriler gibi balıkçılık da tüketicilerin ihtiyaçları ve ilgilerine bağlı olan bir endüstridir: balıkçılar balıklarını tutarken yalnızca karşılığında para verecek olan tüketicilere tuttukları balıkları satabilme amacı taşıyorlar. Bir değişiklik yapıp balık stoklarını korumak isterseniz, bunu gerçekleştirmek adına yapabileceğiniz pek çok şey var. Doğru zamanda doğru balığın satın alınması çok önemlidir. Yediğiniz balık türü ne kadar önemliyse, belli balıkları satın aldığınız yılın zamanı da o kadar önemlidir. Öncelikle yapmanız gereken, belli bir balık türüne ait yumurtlama dönemi boyunca yakalanan taze avcılık balıkları yememektir. Hamsi, İstavrit, Lüfer, Palamut gibi ekonomik değeri olan balıklar Mayıs – Eylül ayları arasında olgunlaşma ve üreme periyodlarını tamamladıklarından, avlanması ve tüketilmesi sakıncalı ve yasaktır. 1380 sayılı Su Ürünleri kanununda da bu dönemler göz önüne alınarak, av yasakları belirlenmiştir. Bu yasaklara uyarak balık stoklarına daha sürdürülebilir bir şekilde artma imkanı vermiş olacaksınız. Ayrıca, bunun da ötesinde alışveriş alışkanlıklarınızı değiştirip bunun yerine yalnızca sürdürülebilir balıkçılık politikası uygulayan süpermarketlerden balık satın alabilirsiniz; tüketiciler işletmelere ne kadar baskı yaparsa etkili ve kalıcı değişikliğin gerçekleşme ihtimali o kadar fazla olacaktır. Sürdürülebilir balıkçılıkla ilgili olarak yerel süpermarketinizin izlediği politikayı kontrol edin. Aşırı balıkçılık ciddi bir sorundur ve şimdiye kadar gizli kalmış olması ileride tahmin edilemeyen çevre sorunları ortaya çıkartabilecektir. Şimdi harekete geçin ve dünyadaki okyanuslar ile balık stoklarını korumak adına sizde bilinçli davranın. Bilim insanları bu denli büyük bir artışa neyin sebep olduğunu bir türlü bulamamaktadır; bununla birlikte bu artışta insanoğlunun payı olduğu fikri giderek daha da güçlenmektedir. Bu yığılmanın olası sebepleri arasında iklim değişikliklerine bağlı okyanus suyu sıcaklıklarında meydana gelen artışlar, küresel ısınma ve artan kirlilik gibi faktörler gösterilmiştir. Ne var ki, denizanası sayısındaki bu sürekli artışın sebepleri arasında denizanalarıyla beslenen balıkları ve denizanalarının rakiplerinin ortadan kalkmasına neden olan aşırı avlanma faaliyetlerinin de altı çizilmektedir. Büyük balık popülasyonlarının tükenmeye yüz tutmasıyla, ticari balıkçılık filoları da okyanusların daha derinlerine ve besin zincirinin daha altlarına inerek karlılığı yüksek balık avları arıyorlar. Balığın "kökünü kazımak" olarak adlandırabileceğimiz bu süreç denizlerimizin eski ve hassas dengesini ve biyolojik sistemini alt üst eden bir zincirleme reaksiyona neden oluyor. Science Dergisi’nde 2006 yılında yayınlanan etkileyici bir bilimsel çalışmaya göre, balık avının bu hızla devam etmesi durumunda, 2048 yılına gelindiğinde dünyanın tüm balık avlakları tükenmiş olacak. Ne yapabilirsiniz? Geçen 55 sene boyunca avlak ve meralardan giderek daha az av alınabilmesinin doğal bir sonucu olarak insanoğlu geçmişte uçsuz bucaksız ve sonsuz berekete sahip olarak algıladığı okyanusların da aslında son derece hassas ve kırılgan dengelere sahip olduğunun farkına varmıştır. Kirlilik, iklim değişimi, yaşam alanlarının yok olması ve asitlenmenin üzerine bir de aşırı avlanma eklendiğinde çöküşün eşiğindeki bir sistem tablosuyla karşı karşıya kalıyoruz. Pek çok bilim insanı, balıkçılık yönetiminde kararlı davranılması, balık avına ilişkin yönetmelik ve yasaların daha büyük hassasiyetle uygulanması ve su ürünleri yetiştiriciliğinin daha yaygın olarak kullanımı ile çoğu balık popülasyonunu tekrar eski seviyelerine getirmenin hala mümkün olduğunu söylemektedir. Ve pek çok bölgede, umudumuzu koruyabilmemiz için hala bir neden var. Ama yasadışı balıkçılık ve yarınları düşünmeden mahsul alma sektörün başına bela olmaya devam ediyor. Aşırı avlanma bizi nasıl etkiliyor? Aşırı avlanma, balık rezervleri ve geçimini balıktan sağlayan insanların yanı sıra insanlar ve daha genel anlamda doğal çevre üzerinde de pek çok olumsuz etki bırakmaktadır. Modern balıkçılık teknikleriyle büyük miktarlarda yan av elde edilmektedir. 'Yan av' balıkçılık sektöründe kapsamlı balıkçılık faaliyetleri esnasında yakalanan diğer balık ve deniz canlısı türlerini ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Balıkçıların asıl yakalamak istedikleri bu yan avlar değildir; ancak yine de ticari değeri çok düşük olan veya hiç olmayan bu avlar ağlara takılarak ölür. Örneğin, tahminlere göre balıkçı botlarıyla yakalanan her bir ton karidesle birlikte üç ton da diğer balık türlerinden yakalanmaktadır. Özellikle yunuslar ton balığı avlama tekniklerine karşı çok savunmasızdır ve bu nedenle her sene binlerce yunus ölmektedir. Aşırı avlanma, sadece belirli bir balık türünün bulunduğu rezervleri etkilediği gibi besin zincirinde de önemli değişiklikler meydana getirebilir. Örneğin, krillerin, yani karidese benzeyen ve Mavi Balina dahil olmak üzere balinaların temel besin kaynağı olan bu küçük deniz canlılarının bu hayvanların sayısının azalmasında önemli bir rol oynadığı iddia edilmektedir. Denizanası faktörü Aşırı avlanma faaliyetleri nedeniyle hassas deniz ekosistemleri ve besin zincirlerinde meydana gelen tahribat olağandışı etkiler de yaratabilir. 1980'li yıllardan bu yana okyanuslarda yaşayan ısırgan denizanasının sayısında meydana gelen büyük artış sonucunda Meksika Körfezi, Japon Denizi ve Akdeniz gibi bölgelerin balık yataklarında ciddi bir dönüşüm yaşanmış ve bu artıştan pek çok turistik bölge zarar görmüştür. Okyanusta aşırı balık avından kastedilen, avlanan balık türünün yeniden çoğalmasını imkansız kılacak denli fazla balık avlanmasıdır. Bilinen ilk aşırı av, 1800'lü yılların başlarında, lamba yağı arayışındaki insanoğlu balina katliamı yaptığında gerçekleşti. Ayrıca Atlantik morinası, ringa balığı ve Kaliforniya sardalyesi da dahil, yediğimiz balık türlerinden bazıları da 1900'lü yılların ortalarında neredeyse nesilleri tükenecek kadar fazla avlanmışlardır.

Yabancı yayılımcı türlerin Ege Denizi özelinde izlemeye alınması bölgemiz balıkçılığı ve turizmi açısından oldukça önemlidir. Türkiye özellikle Kızıldeniz yoluyla giriş yapan bu türlerin ilk durak noktasını oluşturmakta, ilk etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Kısaca Türkiye Akdeniz için ilk erken uyarı noktasıdır.
Ege Denizi’nde yabancı-yayılmacı tür olarak kayıtlara geçmiş 47 familyaya ait toplam 64 tür bulunmaktadır.
Beyaz Sokar Balığı (Siganus rivulatus) & Esmer Sokar Balığı (Siganus Lurıdus)
Beslenme Şekli: Bentik algler ve deniz çayıları ile beslenir. Otçul (herbivor) bir balık türüdür.
Doğal Yayılış Alanı: İndo-Pasifik ve Hint Okyanusu kökenli türler, Akdeniz’e Süveyş Kanalı aracılığıyla ulaşmıştır.
Türkiye’deki Yayılışı: Doğu Akdeniz ve Ege Denizi
Etkileri: İlk istilacı türlerdendir. Ekonomik değeri vardır. Boyu genellikle 15-20 cm arasında değişir. Diğer zehirli balıkların aksine otçul olarak beslenen tek zehirli balıktır. Sırt ve karın yüzgeçlerinin tümü zehir bezleri taşır. Bir ilginç özelliği de öldükten sonra bile zehirinin etkisini dikenlerinde korumasıdır. Bu yüzden balıkları ağdan alırken bile zehirlenmek mümkündür. Kıyı balıkçılığı için çok önemli bir türdür. Ege denizinde çok yoğun miktarda bulunan bu tür. Balıkçılar ve yerel halk tarafından tüketilen bir türdür.
Göçmen Deniz Anası (Rhopilema nomadica)
Doğal Yayılış Alanı: Hint ve Pasifik Okyanusu
Türkiye’deki Yayılışı: Akdeniz, kısmen Ege Denizi
Geliş Yolu: Süveyş Kanalı
Etkileri: Obur bir tür olduğundan karides, midye ve balık larvalarını yiyerek besin zincirinde çökmelere neden olmaktadır. Özellikle kıyı turizmine zarar vermektedir. Mersin - Taşucu'nun doğusunda, özellikle yaz aylarında daha fazla görülür ve yüzücüler, balıkçılar ve dalgıçlar için potansiyel tehlike oluşturur.
Göçmen Deniz Anası (Rhopilema nomadica)
Doğal Yayılış Alanı: Hint ve Pasifik Okyanusu
Türkiye’deki Yayılışı: Akdeniz, kısmen Ege Denizi
Katil Yosun (Caulerpa racemosa)
Doğal Yayılış Alanı: Kızıl deniz kökenli, İndo- Pasifik bir türdür.
Türkiye’deki Yayılışı: 1950’li yıllarda Doğu Akdeniz Türkiye kıyılarında görülmüştür.

Yabancı yayılımcı türlerin Ege Denizi özelinde izlemeye alınması bölgemiz balıkçılığı ve turizmi açısından oldukça önemlidir. Türkiye özellikle Kızıldeniz yoluyla giriş yapan bu türlerin ilk durak noktasını oluşturmakta, ilk etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Kısaca Türkiye Akdeniz için ilk erken uyarı noktasıdır. Ege Denizi’nde yabancı-yayılmacı tür olarak kayıtlara geçmiş 47 familyaya ait toplam 64 tür bulunmaktadır. Beyaz Sokar Balığı (Siganus rivulatus) & Esmer Sokar Balığı (Siganus Lurıdus) Beslenme Şekli: Bentik algler ve deniz çayıları ile beslenir. Otçul (herbivor) bir balık türüdür. Doğal Yayılış Alanı: İndo-Pasifik ve Hint Okyanusu kökenli türler, Akdeniz’e Süveyş Kanalı aracılığıyla ulaşmıştır. Türkiye’deki Yayılışı: Doğu Akdeniz ve Ege Denizi Etkileri: İlk istilacı türlerdendir. Ekonomik değeri vardır. Boyu genellikle 15-20 cm arasında değişir. Diğer zehirli balıkların aksine otçul olarak beslenen tek zehirli balıktır. Sırt ve karın yüzgeçlerinin tümü zehir bezleri taşır. Bir ilginç özelliği de öldükten sonra bile zehirinin etkisini dikenlerinde korumasıdır. Bu yüzden balıkları ağdan alırken bile zehirlenmek mümkündür. Kıyı balıkçılığı için çok önemli bir türdür. Ege denizinde çok yoğun miktarda bulunan bu tür. Balıkçılar ve yerel halk tarafından tüketilen bir türdür. Göçmen Deniz Anası (Rhopilema nomadica) Doğal Yayılış Alanı: Hint ve Pasifik Okyanusu Türkiye’deki Yayılışı: Akdeniz, kısmen Ege Denizi Geliş Yolu: Süveyş Kanalı Etkileri: Obur bir tür olduğundan karides, midye ve balık larvalarını yiyerek besin zincirinde çökmelere neden olmaktadır. Özellikle kıyı turizmine zarar vermektedir. Mersin - Taşucu'nun doğusunda, özellikle yaz aylarında daha fazla görülür ve yüzücüler, balıkçılar ve dalgıçlar için potansiyel tehlike oluşturur. Göçmen Deniz Anası (Rhopilema nomadica) Doğal Yayılış Alanı: Hint ve Pasifik Okyanusu Türkiye’deki Yayılışı: Akdeniz, kısmen Ege Denizi Katil Yosun (Caulerpa racemosa) Doğal Yayılış Alanı: Kızıl deniz kökenli, İndo- Pasifik bir türdür. Türkiye’deki Yayılışı: 1950’li yıllarda Doğu Akdeniz Türkiye kıyılarında görülmüştür.

Akıntı Sistemim Nedir?

Karadeniz 
Çeken akıntılar tüm Karadeniz sahillerinde görülebilen kuvvetli akıntılardır. Rüzgarlı, fırtınalı ve dalgalı havalarda görülür. Dalga yüksekliği arttıkça çeken akıntının gücü de artmaktadır.
Çeken akıntılar, deniz dip yapısını topuk-dalyan-topuk (kum tepeciği-yarık-kum tepeciği) şeklinde olduğu bölgelerde görülen ve sığ sudan deri suya hareket eden oldukça kuvvetli akıntılardır.

Marmara Denizi
Boğazlar ve Marmara Denizi’nin birlikte oluşturduğu Türk Boğazlar Sistemi’nde altta Akdeniz ve üstte Karadeniz sularının  olduğu çift tabakalı akıntı sistemi mevcuttur.

Ege Denizi
Ege Denizi’nin üst sularında genel akıntı yönü kuzeyden güneye dığrudur.

Akdeniz
Doğu Akdeniz'de saat yelkovanının aksi yönünde dönen bir iç akıntı oluşur. Akdeniz suları alt akıntılarla Marmara’ya ulaşmaktadır.

Akıntı Sistemim Nedir? Karadeniz Çeken akıntılar tüm Karadeniz sahillerinde görülebilen kuvvetli akıntılardır. Rüzgarlı, fırtınalı ve dalgalı havalarda görülür. Dalga yüksekliği arttıkça çeken akıntının gücü de artmaktadır. Çeken akıntılar, deniz dip yapısını topuk-dalyan-topuk (kum tepeciği-yarık-kum tepeciği) şeklinde olduğu bölgelerde görülen ve sığ sudan deri suya hareket eden oldukça kuvvetli akıntılardır. Marmara Denizi Boğazlar ve Marmara Denizi’nin birlikte oluşturduğu Türk Boğazlar Sistemi’nde altta Akdeniz ve üstte Karadeniz sularının olduğu çift tabakalı akıntı sistemi mevcuttur. Ege Denizi Ege Denizi’nin üst sularında genel akıntı yönü kuzeyden güneye dığrudur. Akdeniz Doğu Akdeniz'de saat yelkovanının aksi yönünde dönen bir iç akıntı oluşur. Akdeniz suları alt akıntılarla Marmara’ya ulaşmaktadır.