Denizel Bilgiler

post?.Description

Hamsi Hamsinin sırtı koyu mavi ile siyah arasında bir renktedir. Gövdenin alt kısmı açık renklerdedir. Karadeniz ve Marmara denizinde bulunmaktadır. Genellikle sürüler halinde yaşarlar. Ortalama olarak 18 cm boya sahiptir. Hamsi balığının ömrü 4 yıldır ve 1 yaş sonrasında olgunlaşırlar. Bu nedenle 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’na uygun olarak av boyları ağ göz açıklıkları gibi kurallara uygun avcılık yöntemleri kullanılması önemlidir. Olgunluktan sonra üreyerek 40.000 kadar yumurta bırakırlar. Doğu Karadeniz civarında Ekim ayının ortasında hamsi balığı için avlanma yasağı kalkar ve balıkçılar yola çıkarlar. 1970 yıllarında hamsi balığı fazlaca bulunmaktaydı. Bu nedenle de oldukça ucuzdu. 1937 yıllarında tenekelerle satılan hamsi 5 kuruş civarındaydı. Şimdilerde ise ne yazık ki hamsi sayısında yanlış avlanmalar sonucunda, yumurtlama dönemlerinde yapılan avlanmalar sonucunda hamsi sayısında ciddi azalma meydana gelmiştir. Hamsi, ciddi anlamda bir protein deposudur ve içindeki omega-3 yağı oldukça fazladır. Omega-3 insanlarda kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde, iyileştirilmesinde oldukça etkilidir. Düzenli olarak balık tüketmek, kilo dengesinin korunmasını sağlar. İçeriğindeki fosfor insanlar için gerekli fosfor ihtiyacını karşılamaktadır. Fosfor maddesi zekânın gelişmesinde etkili bir maddedir. Hamsi balığının hazmı kolaydır ve kolayca sindirilebilir. Tüm faydalarını görebilmek için balığı mutlaka taze olarak tüketmelisiniz. Tuzlama yöntemi, buzhane yöntemi ile saklanan balıklar sağlık açısından faydalı olmak bir yana zararlı bile olabilmektedir. Palamut Palamut, Atlas Okyanusu, Akdeniz ve Karadeniz’de yaşar. Kalabalık sürüler hâlinde, orta derinlikteki suların deniz yüzeyine yakın kısımlarında bulunur. Kendisinden küçük balıklarla beslenir. Etleri lezzetlidir. Taze ya da tuzlanmış olarak yenir. Palamut 'un 1-2 kg’dan küçük olanına çingene palamudu, 1-2 kg olanına palamut, 2-5 kg arasındakine torik, 5 kg’dan büyüğüne sivri, 6 kg’dan ağır olanına da altıparmak denir. Palamut sıcak ve ılık denizlerin hem kıyı hem açık sularda yaşar. Sırtı genellikle mavimsi olan bu balığın karnına doğru gidildikçe bu renk gümüş beyazı bir hal alır.

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

Bir destinasyonda denizin ve kıyıların güzelliği, koyların ve bitki örtüsünün çekiciliği, bölgelerin bozulmamış doğal yapısı, tarihi kalıntıları ve uygun iklim şartları o bölgeye yönelik deniz turizmi talebinin oluşmasında yadsınamayacak kadar önemlidir. Bununla birlikte, deniz turizmi doğa ile iç içe ve bozulmamış bir çevrede, altyapı ve üstyapı hizmetlerinin tamamlandığı oranda gelişme göstermektedir. Dolayısıyla, deniz turizmine yatırım yapan kıyı ülkelerinde, çevrenin tahribata uğramaması ve doğal kaynakların zarar görmemesi gerekmektedir. Ayrıca destinasyonların sürdürülebilir turizm uygulamalarına önem vermeleri, sahip oldukları doğal ve kültürel varlıkları uzun vadede korumaları beklenmektedir.
Ülkemizde Deniz Turizmi gelirleri, genel turizm gelirlerinin yaklaşık %20'sini oluşturmaktadır. Yine çok eski yıllarda başlayan dalış turizmi, teknolojik gelişmeye paralel olarak su üstü sporlarının da eklenmesiyle önemli bir turizm sektörü haline gelmiştir. Günübirlik teknelerimiz ise, özellikle turizm merkezlerimizde sayıları binlerle ifade edilen bir filo oluşturmuştur. Türkiye’nin sahip olduğu konum itibariyle, doğal ve görece temiz koylara sahip olması, deniz turizmi destinasyonu olma nedenleri arasında ilk sırada gelmektedir. Gökova, Hisarönü, Fethiye, Göcek, Kekova ve Antalya çevresi olmak üzere birçok özelliği bir arada taşıyan destinasyonlar, deniz turizmi bileşenlerinin önemli duraklarıdır. Hem karada hem denizde “Bacasız Fabrika” olarak da tabir edilen Turizm, ülke için artan bir kazanç olmakla beraber bölgesel olarak artan nüfus, yatlar, tekneler ve kıyı tesisleri ile birlikte kirlilik tehdidini de arttırıyor. Son yıllarda deniz turizminin ve çevrenin önemi kavranmış olup sürdürülebilir uygulamaların çeşitlendiği ve uygulama alanlarının genişlediği görülmektedir. Buna rağmen çevresel tahribatın engellenmesi ve farkındalık oluşturulması yeterli düzeyde değildir.

Bir destinasyonda denizin ve kıyıların güzelliği, koyların ve bitki örtüsünün çekiciliği, bölgelerin bozulmamış doğal yapısı, tarihi kalıntıları ve uygun iklim şartları o bölgeye yönelik deniz turizmi talebinin oluşmasında yadsınamayacak kadar önemlidir. Bununla birlikte, deniz turizmi doğa ile iç içe ve bozulmamış bir çevrede, altyapı ve üstyapı hizmetlerinin tamamlandığı oranda gelişme göstermektedir. Dolayısıyla, deniz turizmine yatırım yapan kıyı ülkelerinde, çevrenin tahribata uğramaması ve doğal kaynakların zarar görmemesi gerekmektedir. Ayrıca destinasyonların sürdürülebilir turizm uygulamalarına önem vermeleri, sahip oldukları doğal ve kültürel varlıkları uzun vadede korumaları beklenmektedir. Ülkemizde Deniz Turizmi gelirleri, genel turizm gelirlerinin yaklaşık %20'sini oluşturmaktadır. Yine çok eski yıllarda başlayan dalış turizmi, teknolojik gelişmeye paralel olarak su üstü sporlarının da eklenmesiyle önemli bir turizm sektörü haline gelmiştir. Günübirlik teknelerimiz ise, özellikle turizm merkezlerimizde sayıları binlerle ifade edilen bir filo oluşturmuştur. Türkiye’nin sahip olduğu konum itibariyle, doğal ve görece temiz koylara sahip olması, deniz turizmi destinasyonu olma nedenleri arasında ilk sırada gelmektedir. Gökova, Hisarönü, Fethiye, Göcek, Kekova ve Antalya çevresi olmak üzere birçok özelliği bir arada taşıyan destinasyonlar, deniz turizmi bileşenlerinin önemli duraklarıdır. Hem karada hem denizde “Bacasız Fabrika” olarak da tabir edilen Turizm, ülke için artan bir kazanç olmakla beraber bölgesel olarak artan nüfus, yatlar, tekneler ve kıyı tesisleri ile birlikte kirlilik tehdidini de arttırıyor. Son yıllarda deniz turizminin ve çevrenin önemi kavranmış olup sürdürülebilir uygulamaların çeşitlendiği ve uygulama alanlarının genişlediği görülmektedir. Buna rağmen çevresel tahribatın engellenmesi ve farkındalık oluşturulması yeterli düzeyde değildir.

Bugün 17 Haziran, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü. Kuraklık ve çölleşme, tüm dünyayı çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan tehdit eden çok ciddi bir sorun.
Tüm dünyada iklim değişikliği ile sıcaklıklar arttıkça yağışlar azalıyor, sulak alanlar kuruyor, milyonlarca insan susuz kalma riskiyle karşı karşıya kalıyor ve doğal yaşam fakirleşiyor. Çölleşme sebebiyle toprak verimsizleşerek bitki örtüsünün bozulmasına yol açıyor, gıda üretimi azalarak kıtlığa, göçlere, anlaşmazlıklara, ekonomik gelir kaynaklarının azalmasına sebep oluyor, savaşlara ortam hazırlıyor ve daha birçok olumsuzlukla insanlığı karşı karşıya bırakıyor. Dünyada her yıl, toprağın üst tabakasının 24 milyar tonu, başta erozyon olmak üzere çeşitli sebeplerle kaybedilirken, 6 milyar hektar alan çölleşiyor. Bu süreç dünyaya, 42 milyar dolardan fazla mali yük getiriyor, 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar nüfusu doğrudan tehdit ediyor. 135 milyon insan risk altında ve 10 milyon insan ekolojik göçmen olarak çölleşmiş bölgelerden göç etmiş durumda. Geçimlerini toprağa bağımlı olarak sürdüren 2,6 milyarı aşkın insan da aynı kaderi paylaşıyor. Bu nedenle, çölleşme dünyamızın geleceği için tüm insanlığın ortaklaşa mücadele etmesini ve tedbir almasını zorunlu kılıyor.

Bugün 17 Haziran, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü. Kuraklık ve çölleşme, tüm dünyayı çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan tehdit eden çok ciddi bir sorun. Tüm dünyada iklim değişikliği ile sıcaklıklar arttıkça yağışlar azalıyor, sulak alanlar kuruyor, milyonlarca insan susuz kalma riskiyle karşı karşıya kalıyor ve doğal yaşam fakirleşiyor. Çölleşme sebebiyle toprak verimsizleşerek bitki örtüsünün bozulmasına yol açıyor, gıda üretimi azalarak kıtlığa, göçlere, anlaşmazlıklara, ekonomik gelir kaynaklarının azalmasına sebep oluyor, savaşlara ortam hazırlıyor ve daha birçok olumsuzlukla insanlığı karşı karşıya bırakıyor. Dünyada her yıl, toprağın üst tabakasının 24 milyar tonu, başta erozyon olmak üzere çeşitli sebeplerle kaybedilirken, 6 milyar hektar alan çölleşiyor. Bu süreç dünyaya, 42 milyar dolardan fazla mali yük getiriyor, 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar nüfusu doğrudan tehdit ediyor. 135 milyon insan risk altında ve 10 milyon insan ekolojik göçmen olarak çölleşmiş bölgelerden göç etmiş durumda. Geçimlerini toprağa bağımlı olarak sürdüren 2,6 milyarı aşkın insan da aynı kaderi paylaşıyor. Bu nedenle, çölleşme dünyamızın geleceği için tüm insanlığın ortaklaşa mücadele etmesini ve tedbir almasını zorunlu kılıyor.

Uzaktan Gelen Davetsiz Misafirler:
YABANCI İSTİLACI TÜRLER

İstilacı Yabancı Tür Nedir?

Yabancı olduğu doğal yaşam ortamına yerleşen, yayılan ve ekolojik ve ekonomik zarara neden olan bitki, hayvan ve organizmalardır.

İnsan faaaliyetleriyle kendi doğal yaşam ortamından yeni bir yaşam ortamına taşınan türler “yabancı türler” olarak tanımlanır. Ayrıca “egzotik” “tanıştırılmış” “yerli olmayan türler” olarak da bilinir.

Yabancı türlerin kendi doğal yaşam ortamlarında iklim, kaynaklar, avcılar, hastalıklar gibi birçok sınırlayıcı faktörler ile sayıları kontrol altında tutulur. Her yabancı tür istilacı değildir.

Yabancı türler, yeni bir yaşam ortamına başarıyla yerleşir ve yayılırsa; deniz ekosistemlerini değiştirir ve biyolojik çeşitliliği tehdit ederse; insan sağlığına ve ekonomiye zarar verirse istilacı tür olarak tanımlanır. Denizlerde bulunan bu türlere “denizel istilacı yabancı türler” denir.

Denizel istilacı yabancı türler nasıl geliyor?

Dünya’da, türler yeni yaşam ortamlarına doğal yollar (fırtına, okyanus akıntısı vb) ile binlerce yıldır taşınıyor. Günümüzde türler insanların yaptığı deniz ticareti ve taşımacılığı ile çok hızlı taşınıyor. Özellikle, gemiler, yatlar ve teknelerin gövdesine tutunarak ve çoğunlukla gemilerin balast suyu içerisinde taşınıyor. Dünya’da her gün gemilerin balast suları içinde 7.000 tür taşındığı tespit edildi. Bu şekilde, denizlere her 9 haftada 1 yeni tür girişi oluyor.

Türkiye’de denizel istilacı yabancı türler...

Denizel istilacı yabancı türlerin, bilerek veya bilmeyerek insan faaliyetleri sonucunda doğal olarak ait olmadıkları ortamlara girişi sağlanıyor. Şu ana kadar Türkiye’nin denizlerinde tespit edilen yaklaşık 500 denizel yabancı tür girişi bulunuyor.
Tespit edilen tür girişlerinin 2/3’ü Kızıl Deniz’den Akdeniz’e Süveyş Kanalı üzerinden, 1/3’ü gemilerin gövdesinde ve balast suları içerisinde gerçekleşti.

Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayınlayan dünyanın en kötü 100 istilacı yabancı türü listesindeki 4 istilacı yabancı tür (taraklı deniz anası, deniz salyangozu, katil yosun ve su sümbülü) Türkiye’nin denizlerinde bulunuyor. Denizel İstilacı Yabancı Türlerin Etkileri:
Çevresel Etkiler: Denizel istilacı yabancı türler, deniz ekosistemlerini değiştirir ve denizel biyolojik çeşitliliğin kaybına neden olur. Özellikle, yerli türleri avlar, yerli türler ile yaşam ortamı ve kaynaklar için rekabet eder, yerleştiği doğal yaşam ortamını değiştirir ve tahrip eder, parazit ve hastalıkları taşır. Deniz ve ekosistemlerinin sağladığı yaşam ortamı, besin döngüsü, su kalitesi, arıtma, iklimi düzenleme, karbon depolama vb. düzenleyici ve destekleyici hizmetler zarar görür.
İnsan sağlığı ve refahı (sosyal) etkiler: Bazı denizel istilacı yabancı türler zehirlidir ve dokunulduğunda veya kazara yenildiğinde insan sağlığına zarar verir. Bazı hastalıkları ve parazitleri insanlara taşıyabilir. Balıkçılık faaliyetlerinde, balık stoklarının azalması, denizlerin kirlenmesi, ağların yırtılmasına neden olur, balıkçılık ve turizm faaliyetlerini olumsuz etkiler.
Ekonomik etkiler: Deniz ekosistemlerinin insanlara sağladığı çevresel ve sosyal faydaların kaybına neden olur. Geçim kaynakları kaybı ve işsizliğe neden olabilir. Belli bir bölgeye yerleşmeleri ve yayılmaları durumunda denizel istilacı yabancı türlerin sayılarını kontrol altında tutmak ve yayılma hızlarını azaltmak için ciddi yatırım ve maliyet gerektirir. Su borularının tıkanması ve arıtma tesislerinin zarar görmesi gibi kıyı altyapılarında sorunlara yol açar.

Uzaktan Gelen Davetsiz Misafirler: YABANCI İSTİLACI TÜRLER İstilacı Yabancı Tür Nedir? Yabancı olduğu doğal yaşam ortamına yerleşen, yayılan ve ekolojik ve ekonomik zarara neden olan bitki, hayvan ve organizmalardır. İnsan faaaliyetleriyle kendi doğal yaşam ortamından yeni bir yaşam ortamına taşınan türler “yabancı türler” olarak tanımlanır. Ayrıca “egzotik” “tanıştırılmış” “yerli olmayan türler” olarak da bilinir. Yabancı türlerin kendi doğal yaşam ortamlarında iklim, kaynaklar, avcılar, hastalıklar gibi birçok sınırlayıcı faktörler ile sayıları kontrol altında tutulur. Her yabancı tür istilacı değildir. Yabancı türler, yeni bir yaşam ortamına başarıyla yerleşir ve yayılırsa; deniz ekosistemlerini değiştirir ve biyolojik çeşitliliği tehdit ederse; insan sağlığına ve ekonomiye zarar verirse istilacı tür olarak tanımlanır. Denizlerde bulunan bu türlere “denizel istilacı yabancı türler” denir. Denizel istilacı yabancı türler nasıl geliyor? Dünya’da, türler yeni yaşam ortamlarına doğal yollar (fırtına, okyanus akıntısı vb) ile binlerce yıldır taşınıyor. Günümüzde türler insanların yaptığı deniz ticareti ve taşımacılığı ile çok hızlı taşınıyor. Özellikle, gemiler, yatlar ve teknelerin gövdesine tutunarak ve çoğunlukla gemilerin balast suyu içerisinde taşınıyor. Dünya’da her gün gemilerin balast suları içinde 7.000 tür taşındığı tespit edildi. Bu şekilde, denizlere her 9 haftada 1 yeni tür girişi oluyor. Türkiye’de denizel istilacı yabancı türler... Denizel istilacı yabancı türlerin, bilerek veya bilmeyerek insan faaliyetleri sonucunda doğal olarak ait olmadıkları ortamlara girişi sağlanıyor. Şu ana kadar Türkiye’nin denizlerinde tespit edilen yaklaşık 500 denizel yabancı tür girişi bulunuyor. Tespit edilen tür girişlerinin 2/3’ü Kızıl Deniz’den Akdeniz’e Süveyş Kanalı üzerinden, 1/3’ü gemilerin gövdesinde ve balast suları içerisinde gerçekleşti. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayınlayan dünyanın en kötü 100 istilacı yabancı türü listesindeki 4 istilacı yabancı tür (taraklı deniz anası, deniz salyangozu, katil yosun ve su sümbülü) Türkiye’nin denizlerinde bulunuyor. Denizel İstilacı Yabancı Türlerin Etkileri: Çevresel Etkiler: Denizel istilacı yabancı türler, deniz ekosistemlerini değiştirir ve denizel biyolojik çeşitliliğin kaybına neden olur. Özellikle, yerli türleri avlar, yerli türler ile yaşam ortamı ve kaynaklar için rekabet eder, yerleştiği doğal yaşam ortamını değiştirir ve tahrip eder, parazit ve hastalıkları taşır. Deniz ve ekosistemlerinin sağladığı yaşam ortamı, besin döngüsü, su kalitesi, arıtma, iklimi düzenleme, karbon depolama vb. düzenleyici ve destekleyici hizmetler zarar görür. İnsan sağlığı ve refahı (sosyal) etkiler: Bazı denizel istilacı yabancı türler zehirlidir ve dokunulduğunda veya kazara yenildiğinde insan sağlığına zarar verir. Bazı hastalıkları ve parazitleri insanlara taşıyabilir. Balıkçılık faaliyetlerinde, balık stoklarının azalması, denizlerin kirlenmesi, ağların yırtılmasına neden olur, balıkçılık ve turizm faaliyetlerini olumsuz etkiler. Ekonomik etkiler: Deniz ekosistemlerinin insanlara sağladığı çevresel ve sosyal faydaların kaybına neden olur. Geçim kaynakları kaybı ve işsizliğe neden olabilir. Belli bir bölgeye yerleşmeleri ve yayılmaları durumunda denizel istilacı yabancı türlerin sayılarını kontrol altında tutmak ve yayılma hızlarını azaltmak için ciddi yatırım ve maliyet gerektirir. Su borularının tıkanması ve arıtma tesislerinin zarar görmesi gibi kıyı altyapılarında sorunlara yol açar.