Denizel Bilgiler

post?.Description

Küresel İklim Değişikliği, Sel ve Su Baskınları Basit bir fizik kuralı: Deniz üzerindeki sıcak havanın nem oranı artıyor. Bu da bulutların çoğalmasına neden oluyor. Neticede daha fazla yağmur yağıyor. Hatta bazen bu yağış miktarı devasa miktarlara ulaşabiliyor. İklim araştırmacıları, 1980’lerden buyana dünya genelindeki yağmur miktarında yüzde 20’lik rekor bir artış tespit etti. Günümüzde aşırı yağış sonucu taşan nehirlerin neden olduğu sel baskınları, en sık rastlanan doğal felaketler arasında yer alıyor. Küresel ısınma arttıkça afetler de çoğalıyor.403 ppm (milyonda bir) ile tarihî rekor seviyesine ulaşan atmosferdeki karbondioksit (CO2) parçacıkları sayesinde küresel ısınmanın daha da artması bekleniyor. Sanayi devrinin başı olarak kabul edilen 1850’lerle mukayese edildiğinde, dünyada ortalama sıcaklık bugün yaklaşık 1°C arttı. Bundan yaklaşık 20 yıl sonra ise artışın 1,5°C seviyesinde olması bekleniyor. Dünya genelinde insanların güvende olabilmesi için, aşırı yağış, sel felaketi ve nehirlerin taşmasını önleyecek tedbirlerin yerel bazda şimdiden alınmaya başlanması gerekiyor. Küresel ısınmanın 2 derece daha artmasını önlemek için de kömür, petrol ve doğal gaz kullanımından vazgeçilmesi gerekiyor. Zira ortalama sıcaklığın 2 derece daha artması durumunda, pek çok yerde önleyici tedbirler almak neredeyse imkansız hale gelecektir Sel ve Su Baskınlarına Karşı Hangi Önlemler Alınmalı? •Dere yataklarında biriken moloz ve topraklar temizlenecek, dere ve kanal ıslah çalışmalarına hız verilecek, arazinin düşük kotlarında suyun akışını sağlamak ve alt yapı tesislerinin inşasına imkân tanımak amacıyla su akış kesitini daraltmayacak şekilde köprü ve menfez çalışmaları yapılmalı. •Sel tehlikesi bulunan eğimli yamaçlarda teraslama çalışmaları yapılacak ve risk altındaki yapılar tespit edilerek, mevzuat uyarınca gerekli işlemler gerçekleştirilmeli. •Taşkınların ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasıyla ilgili yetersiz gelen mevcut yapılar ıslah edilerek, heyelana karşı duyarlı alanlardan olan atık sistemlerinin kullanıldığı ve yerleşimin geliştiği tepelik alanlarda heyelana karşı gerekli önlemler alınmalı. Yeni yerleşim alanları için mühendislere, kent planlamacılarına yüksek riske sahip alanlardan kaçınılması konusunda yeterli bilgi ve veriler sunulmalı. • Deniz kenarındaki şehirlerde, sel sularının denize doğru akışını yavaşlatacak veya engelleyecek unsurlar (denize paralel kaldırım taşları vb.) ve yapılar tadil edilmeli veya kaldırılmalı. • Sel sularının bertaraf edilebilmesi için şehir merkezlerinde belirli noktalarda suların birikeceği ve gerektiğinde kullanılabileceği rekreasyon alanı olarak da kullanılabilecek havzalar oluşturularak, afete maruz kalmış alanlardaki vatandaşların tekrar afet bölgelerine dönmemesi için gerekli teşvik ve bilgilendirme yapılmalı. • Afet risklerine ilişkin vatandaşlarla karşılıklı bilgi alışverişinin güçlendirilmesi sağlanarak, afetlere karşı erken uyarı mekanizmaları geliştirilmeli.

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

Bugün Dünya Balıkçılık Günü! 🐟🐟🐟🎣🎣🎣

Aldığımız iki nefesten birini sağlayan denizlerimiz, aynı zamanda en doğal ve sağlıklı besin kaynaklarımızdan biri. Geleneksel balıkçılık ise tarihimizin en kıymetli kültürel zenginliklerinden ve özellikle kıyı toplumlarının ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Milyonlarca insanın geçim kaynağı ve sağlıklı beslenmenin önemli unsurlarından olan balıkçılığın sürdürülebilir olması için kıyı ekosistemini, deniz ve su kaynaklarındaki biyoçeşitliliği korumak ve koruma alanlarını artırmak zorundayız.

Ege’nin paragatçılığı, Marmara ve Karadeniz’in yakamoz balıkçılığı, Dalyan ve Çökertme avcılığı, Lagünler ve kuzuluklar, oltacılık, Karadeniz’de Palamut çapariciliği gibi geleneksel balıkçılık metodlarımız, maalesef aşırı, kayıt dışı avcılık, av yasaklarına uyulmaması, artan deniz kirliliği ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak balık stoklarının azalması nedeniyle yok oluyor. Buna dur demek bizim elimizde.

TURMEPA olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 14. madde “Sudaki Yaşam”ı destekliyoruz. Çünkü denizi korumak, doğayı, oksijenimizi, gıdamızı, ekonomiyi, tüm canlıları korumak demek.

Bugün Dünya Balıkçılık Günü! 🐟🐟🐟🎣🎣🎣 Aldığımız iki nefesten birini sağlayan denizlerimiz, aynı zamanda en doğal ve sağlıklı besin kaynaklarımızdan biri. Geleneksel balıkçılık ise tarihimizin en kıymetli kültürel zenginliklerinden ve özellikle kıyı toplumlarının ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Milyonlarca insanın geçim kaynağı ve sağlıklı beslenmenin önemli unsurlarından olan balıkçılığın sürdürülebilir olması için kıyı ekosistemini, deniz ve su kaynaklarındaki biyoçeşitliliği korumak ve koruma alanlarını artırmak zorundayız. Ege’nin paragatçılığı, Marmara ve Karadeniz’in yakamoz balıkçılığı, Dalyan ve Çökertme avcılığı, Lagünler ve kuzuluklar, oltacılık, Karadeniz’de Palamut çapariciliği gibi geleneksel balıkçılık metodlarımız, maalesef aşırı, kayıt dışı avcılık, av yasaklarına uyulmaması, artan deniz kirliliği ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak balık stoklarının azalması nedeniyle yok oluyor. Buna dur demek bizim elimizde. TURMEPA olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 14. madde “Sudaki Yaşam”ı destekliyoruz. Çünkü denizi korumak, doğayı, oksijenimizi, gıdamızı, ekonomiyi, tüm canlıları korumak demek.

Dinozorların 60 Milyon yıl önce yok olmasına rağmen, 200 Milyon yıldır yaşamını sürdüren en eski canlılardan biri:
Mersin Balıkları

Sularda yaşamını sürdüren en eski canlılardan biri.
Yaklaşık 200 milyon yıldır dünya üzerinde bulunmaktadır.
Beş metre uzunluğa ve bir ton ağırlığa ulaşabilen Mersin balığı, kıkırdak yapısı ve dört bıyığıyla bilinir.
Kanıtlanabilmiş olan en büyük ölçüler 5 ve 6 metre uzunluk ve 1 ve 1,5 ton ağırlık civarlarındadır.
100 yaşına kadar yaşayabilen Mersin balıkları uzun ömürlerine rağmen ancak 20 yaşında yumurtlarlar.
Çoğu türleri sadece yumurtlamak için tatlı suya gelirler ve aslında tuzlu suda yaşarlar. Havyarı çok kıymetli olan bu balıkların, yanlış avcılık uygulamaları ve kirlilik nedeniyle nesilleri tehlike altındadır.
CITES (Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaret Konvansiyonu) tarafından da koruma altına alınan Mersin Balıkları küresel iklim değişikliğinden etkilenmektedir. Önemli yaşam alanlarında olan, Karadeniz’deki deniz suyu seviyesinin yükselmesi veya su sıcaklığının artışı soğuk su seven Mersin Balığını olumsuz etkileyecektir. Bununla birlikte yüksek bir su kalitesine ihtiyaçları olduğu için, kirlenen ırmaklar, ırmaklar üzerine kurulan barajlar ve setler nedeniyle su debisinin azalması ile yaşam döngüsünü tamamlayamamakta, çiftleşip yumurtlayamadan hayatları son bulmaktadır.

Dinozorların 60 Milyon yıl önce yok olmasına rağmen, 200 Milyon yıldır yaşamını sürdüren en eski canlılardan biri: Mersin Balıkları Sularda yaşamını sürdüren en eski canlılardan biri. Yaklaşık 200 milyon yıldır dünya üzerinde bulunmaktadır. Beş metre uzunluğa ve bir ton ağırlığa ulaşabilen Mersin balığı, kıkırdak yapısı ve dört bıyığıyla bilinir. Kanıtlanabilmiş olan en büyük ölçüler 5 ve 6 metre uzunluk ve 1 ve 1,5 ton ağırlık civarlarındadır. 100 yaşına kadar yaşayabilen Mersin balıkları uzun ömürlerine rağmen ancak 20 yaşında yumurtlarlar. Çoğu türleri sadece yumurtlamak için tatlı suya gelirler ve aslında tuzlu suda yaşarlar. Havyarı çok kıymetli olan bu balıkların, yanlış avcılık uygulamaları ve kirlilik nedeniyle nesilleri tehlike altındadır. CITES (Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaret Konvansiyonu) tarafından da koruma altına alınan Mersin Balıkları küresel iklim değişikliğinden etkilenmektedir. Önemli yaşam alanlarında olan, Karadeniz’deki deniz suyu seviyesinin yükselmesi veya su sıcaklığının artışı soğuk su seven Mersin Balığını olumsuz etkileyecektir. Bununla birlikte yüksek bir su kalitesine ihtiyaçları olduğu için, kirlenen ırmaklar, ırmaklar üzerine kurulan barajlar ve setler nedeniyle su debisinin azalması ile yaşam döngüsünü tamamlayamamakta, çiftleşip yumurtlayamadan hayatları son bulmaktadır.

İKLİM KRİZİ ve DÜNYA
İklim değişikliği yalnızca yükselen ortalama sıcaklıkları değil, aynı zamanda aşırı hava olaylarını, değişen doğal yaşam popülasyonlarını ve yaşam alanlarını, yükselen denizleri ve bir dizi başka etkiyi de kapsamaktadır. Tüm bu değişiklikler, insanların atmosferdeki sera gazlarını arttıracak aktiviteleri devam ettikçe ortaya çıkıyor.
Sıcaklıklar değiştikçe, birçok tür göç etmek zorunda kalıyor. Yağışlar (yağmur ve kar yağışı) dünya genelinde ortalama olarak artıyor. Yine de bazı bölgelerde daha şiddetli kuraklıklar yaşanıyor, bu da orman yangınları, ürün kaybı ve içme suyu kıtlığı riskini artırıyor. Sivrisinekler, keneler, denizanası ve mahsul zararlıları dahil olmak üzere bazı türler gelişiyor.
Deniz seviyelerinin yüzyılın sonuna kadar 26 ila 82 cm veya daha yüksek bir seviyeye yükselmesi bekleniyor. Kasırgalar ve diğer fırtınalar daha güçlü hale gelebilir. Seller ve kuraklıklar daha yaygın hale gelecek. Buzullar dünyadaki tatlı suyun yaklaşık dörtte üçünü depoladığı için daha az tatlı su mevcut olacak. Sivrisinek kaynaklı sıtma (ve 2016'da Zika virüsünün yeniden canlanması) gibi bazı hastalıklar yayılacak.
Ekosistemler değişmeye devam edecek: Bazı türler daha kuzeye doğru hareket edecek veya adapte olacak, adapte olamayan türlerin nesli tükenecek.
KÜRESEL İKLİM KRİZİ ve TÜRKİYE
Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) nin yayımladığı tüm raporlarda ülkemizin de içinde yer aldığı Orta Doğu ve Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliğinden diğer bölgelere nazaran daha fazla etkileneceği açıklanmaktadır. KÜRESEL İKLİM KRİZİ ve TÜRKİYE
Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) nin yayımladığı tüm raporlarda ülkemizin de içinde yer aldığı Orta Doğu ve Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliğinden diğer bölgelere nazaran daha fazla etkileneceği açıklanmaktadır.
Doğu Akdeniz ve Türkiye önümüzdeki 30-50 yıl içinde bugüne göre çok daha kurak ve sıcak bir iklim yaşayacak. Bunula birlikte, Türkiye’nin su iklimi de su zengini olmadığımızı gösteriyor. Meteorolojik kuraklık haritasına göre Türkiye’nin çok büyük bir kesiminde olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kurak kısımların kapladığı büyük alanlar dikkat çekiyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün raporuna göre özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yağış azlığı yüzde 80'lerin üzerine çıktı. Mevsim normaline göre yağışlarda en fazla azalma yüzde 98 ile Muğla'da oldu. Yağışlı gün sayıları Güney Ege, Antalya'nın batısı ve doğusu, Hatay'ın güneyi ve Gaziantep çevrelerinde 1 güne kadar düştü.
Bölgemizde yağışlar açısından oluşacak olan değişim bir yandan yağışların arasının açılması, diğer yandan da gelen yağışların şiddetinin artması şeklinde olacaktır. Yani kuraklıkların hem sıklığının artması hem de şiddetlenmesi bekleniyor. Bu kuraklıklar ardından gelen yağışlar da daha yoğun olacaktır. Yağışlar toprağı yeterince besleyememenin yanı sıra erozyona neden olmaktadır.
Diğer taraftan, Türkiye'de şu an Akdeniz bölgesinde 40 derecenin üstünde sıcaklıklar sürüyor. Mevsimsel nedenler ve küresel ısınma sonucu oluşan sıcak hava dalgalarıyla ülkemizde ve dünya genelinde ısının yükselmesi, kurumuş yapraklar ile otların tutuşmaya hazır hale getiriyor.
İklim Krizi ile mücadelede; beslenme tarzımızı değiştirerek, karbon ayak izimizi küçülterek, doğayla dost bir yaşam tarzı sürerek en ön cephede mücadele edebiliriz.

İKLİM KRİZİ ve DÜNYA İklim değişikliği yalnızca yükselen ortalama sıcaklıkları değil, aynı zamanda aşırı hava olaylarını, değişen doğal yaşam popülasyonlarını ve yaşam alanlarını, yükselen denizleri ve bir dizi başka etkiyi de kapsamaktadır. Tüm bu değişiklikler, insanların atmosferdeki sera gazlarını arttıracak aktiviteleri devam ettikçe ortaya çıkıyor. Sıcaklıklar değiştikçe, birçok tür göç etmek zorunda kalıyor. Yağışlar (yağmur ve kar yağışı) dünya genelinde ortalama olarak artıyor. Yine de bazı bölgelerde daha şiddetli kuraklıklar yaşanıyor, bu da orman yangınları, ürün kaybı ve içme suyu kıtlığı riskini artırıyor. Sivrisinekler, keneler, denizanası ve mahsul zararlıları dahil olmak üzere bazı türler gelişiyor. Deniz seviyelerinin yüzyılın sonuna kadar 26 ila 82 cm veya daha yüksek bir seviyeye yükselmesi bekleniyor. Kasırgalar ve diğer fırtınalar daha güçlü hale gelebilir. Seller ve kuraklıklar daha yaygın hale gelecek. Buzullar dünyadaki tatlı suyun yaklaşık dörtte üçünü depoladığı için daha az tatlı su mevcut olacak. Sivrisinek kaynaklı sıtma (ve 2016'da Zika virüsünün yeniden canlanması) gibi bazı hastalıklar yayılacak. Ekosistemler değişmeye devam edecek: Bazı türler daha kuzeye doğru hareket edecek veya adapte olacak, adapte olamayan türlerin nesli tükenecek. KÜRESEL İKLİM KRİZİ ve TÜRKİYE Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) nin yayımladığı tüm raporlarda ülkemizin de içinde yer aldığı Orta Doğu ve Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliğinden diğer bölgelere nazaran daha fazla etkileneceği açıklanmaktadır. KÜRESEL İKLİM KRİZİ ve TÜRKİYE Birleşmiş Milletler Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) nin yayımladığı tüm raporlarda ülkemizin de içinde yer aldığı Orta Doğu ve Akdeniz Havzası’nın iklim değişikliğinden diğer bölgelere nazaran daha fazla etkileneceği açıklanmaktadır. Doğu Akdeniz ve Türkiye önümüzdeki 30-50 yıl içinde bugüne göre çok daha kurak ve sıcak bir iklim yaşayacak. Bunula birlikte, Türkiye’nin su iklimi de su zengini olmadığımızı gösteriyor. Meteorolojik kuraklık haritasına göre Türkiye’nin çok büyük bir kesiminde olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kurak kısımların kapladığı büyük alanlar dikkat çekiyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün raporuna göre özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yağış azlığı yüzde 80'lerin üzerine çıktı. Mevsim normaline göre yağışlarda en fazla azalma yüzde 98 ile Muğla'da oldu. Yağışlı gün sayıları Güney Ege, Antalya'nın batısı ve doğusu, Hatay'ın güneyi ve Gaziantep çevrelerinde 1 güne kadar düştü. Bölgemizde yağışlar açısından oluşacak olan değişim bir yandan yağışların arasının açılması, diğer yandan da gelen yağışların şiddetinin artması şeklinde olacaktır. Yani kuraklıkların hem sıklığının artması hem de şiddetlenmesi bekleniyor. Bu kuraklıklar ardından gelen yağışlar da daha yoğun olacaktır. Yağışlar toprağı yeterince besleyememenin yanı sıra erozyona neden olmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye'de şu an Akdeniz bölgesinde 40 derecenin üstünde sıcaklıklar sürüyor. Mevsimsel nedenler ve küresel ısınma sonucu oluşan sıcak hava dalgalarıyla ülkemizde ve dünya genelinde ısının yükselmesi, kurumuş yapraklar ile otların tutuşmaya hazır hale getiriyor. İklim Krizi ile mücadelede; beslenme tarzımızı değiştirerek, karbon ayak izimizi küçülterek, doğayla dost bir yaşam tarzı sürerek en ön cephede mücadele edebiliriz.