Denizel Bilgiler

post?.Description

Karadeniz Yüz ölçümü Azak Denizi ile birlikte 459.064km² olan Karadeniz'in ortalama derinliği 1.197 m civarındadır. En derin yeri ise 2.212 m'dir. Marmara Denizi En derin yeri yaklaşık 1.270 m'dir. Ege Denizi Ege Denizi'nin en derin yeri Doğu Girit ile Kerpe (Karpatos)adası açıklarında bulunur ve 3.543 m derinliğindedir. Akdeniz Akdeniz'de derinliği 4000 metreyi geçen pek çok çukur bulunmaktadır. En derin yeri yaklaşık 4.400 m'dir.

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

Karadeniz’de beslenip yağlanan balıkların Marmara Denizi’ne geldiği dönem ekim ayına denk gelir. Bu nedenle ekimde lüfer lezzetlenir; palamut, barbunya, tekir ve istavrit yağlıdır. Ekim balık sezonunun en canlı aylarından biridir. Ekim ayı ile birlikte özlediğimiz deniz balıklarımıza kavuşmanın sevincini yaşıyoruz. Bu yıl av sezonu müsilaj gölgesinde başlamış olsa da balıkçılar ve tüketicilerin yüzleri gülüyor. Tabii ki doğru koşullarda avlanıp, muhafaza edilip taze tüketildiği müddetçe... Uskumrunun en iyi zamanı kasımdır. Pisi, tekir, barbunya, kılıç, levrek de en iyi tadını bu ayda bulur. Aralık, uskumru, lüfer, palamut, torik, tekir, hamsi açısından en iyi aydır. Hamsi marta kadar sevenlerin ağzını tatlandırır.
Gelelim deniz balıkları arasında İstanbul Boğazı’nın “MARKA” olarak tabir edilen Lüfer'e, bir zamanlar boğazın efendisi, İstanbul’da sınıfları birleştiren Lüfer, şimdi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Peki bu nasıl oldu?
Atlas Okyanusu’ndan Karadeniz’e birçok farklı coğrafyada yaşasa da eskilerin deyimiyle en çok boğaza yakışan Lüfer’e tam altı isim verildi. Büyüdükçe adı değişti. Defne yaprağıydı, sarıkanat oldu. Sırasıyla Çinekop, Lüfer, Kofana ve Sırtıkara oldu.
1950’li yıllardan itibaren hızla gelişen endüstriyel balıkçılık ve deniz kirliliği boğazı bambaşka bir noktaya getirdi. Yanlış balıkçılık politikaları, sürekli artan av baskısı ve yasa dışı avcılık her geçen gün lüferi İstanbul'dan uzaklaştırdı. Lüfer artık Marmara sularını terk ediyor. Sorunun temelinde ise her zaman olduğu gibi insan var. ‘Boğaziçi Medeniyeti’ne kendi adıyla bir dönem armağan eden, sadrazamları ve padişahları bile peşinden sürükleyen bu eşsiz balık, şimdilerde bir hayatta kalma mücadelesinin kahramanı...
Lüferin, Karadeniz, Marmara ve Ege hattında yaptığı yolculukların tarihi, binlerce yıl öncesine kadar uzanıyor. Osmanlı dönemini anlatan yazılı kaynaklar, İstanbul'un ‘Boğaziçi Medeniyeti’ döneminde tüm liman kentlerinden daha çok balığa ev sahipliği saptığını gösteriyor.
Lüferi anlatırken sadece tabaktaki balıktan bahsedemeyiz. Çünkü İstanbul o balığın çevresinde bir yaşam biçimi üretmiştir.

Karadeniz’de beslenip yağlanan balıkların Marmara Denizi’ne geldiği dönem ekim ayına denk gelir. Bu nedenle ekimde lüfer lezzetlenir; palamut, barbunya, tekir ve istavrit yağlıdır. Ekim balık sezonunun en canlı aylarından biridir. Ekim ayı ile birlikte özlediğimiz deniz balıklarımıza kavuşmanın sevincini yaşıyoruz. Bu yıl av sezonu müsilaj gölgesinde başlamış olsa da balıkçılar ve tüketicilerin yüzleri gülüyor. Tabii ki doğru koşullarda avlanıp, muhafaza edilip taze tüketildiği müddetçe... Uskumrunun en iyi zamanı kasımdır. Pisi, tekir, barbunya, kılıç, levrek de en iyi tadını bu ayda bulur. Aralık, uskumru, lüfer, palamut, torik, tekir, hamsi açısından en iyi aydır. Hamsi marta kadar sevenlerin ağzını tatlandırır. Gelelim deniz balıkları arasında İstanbul Boğazı’nın “MARKA” olarak tabir edilen Lüfer'e, bir zamanlar boğazın efendisi, İstanbul’da sınıfları birleştiren Lüfer, şimdi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Peki bu nasıl oldu? Atlas Okyanusu’ndan Karadeniz’e birçok farklı coğrafyada yaşasa da eskilerin deyimiyle en çok boğaza yakışan Lüfer’e tam altı isim verildi. Büyüdükçe adı değişti. Defne yaprağıydı, sarıkanat oldu. Sırasıyla Çinekop, Lüfer, Kofana ve Sırtıkara oldu. 1950’li yıllardan itibaren hızla gelişen endüstriyel balıkçılık ve deniz kirliliği boğazı bambaşka bir noktaya getirdi. Yanlış balıkçılık politikaları, sürekli artan av baskısı ve yasa dışı avcılık her geçen gün lüferi İstanbul'dan uzaklaştırdı. Lüfer artık Marmara sularını terk ediyor. Sorunun temelinde ise her zaman olduğu gibi insan var. ‘Boğaziçi Medeniyeti’ne kendi adıyla bir dönem armağan eden, sadrazamları ve padişahları bile peşinden sürükleyen bu eşsiz balık, şimdilerde bir hayatta kalma mücadelesinin kahramanı... Lüferin, Karadeniz, Marmara ve Ege hattında yaptığı yolculukların tarihi, binlerce yıl öncesine kadar uzanıyor. Osmanlı dönemini anlatan yazılı kaynaklar, İstanbul'un ‘Boğaziçi Medeniyeti’ döneminde tüm liman kentlerinden daha çok balığa ev sahipliği saptığını gösteriyor. Lüferi anlatırken sadece tabaktaki balıktan bahsedemeyiz. Çünkü İstanbul o balığın çevresinde bir yaşam biçimi üretmiştir.

Dünya Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Balıkçılar Forumu’nun 1997’de Yeni Delhi’de aldığı bir kararla Dünya Balıkçılık Günü her yıl Kasım ayının 21’inde kutlanıyor. Tüm balıkçılarımızın Dünya Balıkçılık Günü kutlu olsun.

Dünya Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Balıkçılar Forumu’nun 1997’de Yeni Delhi’de aldığı bir kararla Dünya Balıkçılık Günü her yıl Kasım ayının 21’inde kutlanıyor. Tüm balıkçılarımızın Dünya Balıkçılık Günü kutlu olsun.

Bugün Dünya Balıkçılık Günü! 🐟🐟🐟🎣🎣🎣

Aldığımız iki nefesten birini sağlayan denizlerimiz, aynı zamanda en doğal ve sağlıklı besin kaynaklarımızdan biri. Geleneksel balıkçılık ise tarihimizin en kıymetli kültürel zenginliklerinden ve özellikle kıyı toplumlarının ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Milyonlarca insanın geçim kaynağı ve sağlıklı beslenmenin önemli unsurlarından olan balıkçılığın sürdürülebilir olması için kıyı ekosistemini, deniz ve su kaynaklarındaki biyoçeşitliliği korumak ve koruma alanlarını artırmak zorundayız.

Ege’nin paragatçılığı, Marmara ve Karadeniz’in yakamoz balıkçılığı, Dalyan ve Çökertme avcılığı, Lagünler ve kuzuluklar, oltacılık, Karadeniz’de Palamut çapariciliği gibi geleneksel balıkçılık metodlarımız, maalesef aşırı, kayıt dışı avcılık, av yasaklarına uyulmaması, artan deniz kirliliği ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak balık stoklarının azalması nedeniyle yok oluyor. Buna dur demek bizim elimizde.

TURMEPA olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 14. madde “Sudaki Yaşam”ı destekliyoruz. Çünkü denizi korumak, doğayı, oksijenimizi, gıdamızı, ekonomiyi, tüm canlıları korumak demek.

Bugün Dünya Balıkçılık Günü! 🐟🐟🐟🎣🎣🎣 Aldığımız iki nefesten birini sağlayan denizlerimiz, aynı zamanda en doğal ve sağlıklı besin kaynaklarımızdan biri. Geleneksel balıkçılık ise tarihimizin en kıymetli kültürel zenginliklerinden ve özellikle kıyı toplumlarının ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Milyonlarca insanın geçim kaynağı ve sağlıklı beslenmenin önemli unsurlarından olan balıkçılığın sürdürülebilir olması için kıyı ekosistemini, deniz ve su kaynaklarındaki biyoçeşitliliği korumak ve koruma alanlarını artırmak zorundayız. Ege’nin paragatçılığı, Marmara ve Karadeniz’in yakamoz balıkçılığı, Dalyan ve Çökertme avcılığı, Lagünler ve kuzuluklar, oltacılık, Karadeniz’de Palamut çapariciliği gibi geleneksel balıkçılık metodlarımız, maalesef aşırı, kayıt dışı avcılık, av yasaklarına uyulmaması, artan deniz kirliliği ve küresel iklim değişikliğine bağlı olarak balık stoklarının azalması nedeniyle yok oluyor. Buna dur demek bizim elimizde. TURMEPA olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 14. madde “Sudaki Yaşam”ı destekliyoruz. Çünkü denizi korumak, doğayı, oksijenimizi, gıdamızı, ekonomiyi, tüm canlıları korumak demek.