Denizel Bilgiler

post?.Description

Araştırmacılar, Pasifik Okyanus'unda Mariana Çukurunda 6010m ile 6949m arasında yeni keşfettikleri bir amfipotun (deniz kabuklusu) bedeninde plastik buldu. Denizlerin karşı karşıya olduğu plastik krizine dikkat çekmek amacıyla araştırmacılar yeni amfipod türüne “plasticus” ismini verdi. 🦠Deniz kabuklusu üzerine yapılan incelemelerde arka bağırsağında su şişeleri ve spor kıyafetleri gibi yaygın kullanılan birçok malzemede yer alan PET (polietilen tereftalat) bulundu. Ne yazık ki Türkiye’nin de denizlerdeki plastik kirliliğinde payı var. Newcastle Üniversitesi’ndeki araştırma ekibinin başkanı Dr. Alan Jamieson ise, “Denizlerimize sel gibi akmakta olan plastik kirliliğini durdurmak için acil eyleme geçilmesi gerektiğine dikkat çekmek için “Eurythenes plasticus ismine karar verdik” dedi. Sizce denizlerimizi plastiklerden korumak için neler yapmalıyız? Yorumlarda buluşalım!

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

Karadeniz’de beslenip yağlanan balıkların Marmara Denizi’ne geldiği dönem ekim ayına denk gelir. Bu nedenle ekimde lüfer lezzetlenir; palamut, barbunya, tekir ve istavrit yağlıdır. Ekim balık sezonunun en canlı aylarından biridir. Ekim ayı ile birlikte özlediğimiz deniz balıklarımıza kavuşmanın sevincini yaşıyoruz. Bu yıl av sezonu müsilaj gölgesinde başlamış olsa da balıkçılar ve tüketicilerin yüzleri gülüyor. Tabii ki doğru koşullarda avlanıp, muhafaza edilip taze tüketildiği müddetçe... Uskumrunun en iyi zamanı kasımdır. Pisi, tekir, barbunya, kılıç, levrek de en iyi tadını bu ayda bulur. Aralık, uskumru, lüfer, palamut, torik, tekir, hamsi açısından en iyi aydır. Hamsi marta kadar sevenlerin ağzını tatlandırır.
Gelelim deniz balıkları arasında İstanbul Boğazı’nın “MARKA” olarak tabir edilen Lüfer'e, bir zamanlar boğazın efendisi, İstanbul’da sınıfları birleştiren Lüfer, şimdi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Peki bu nasıl oldu?
Atlas Okyanusu’ndan Karadeniz’e birçok farklı coğrafyada yaşasa da eskilerin deyimiyle en çok boğaza yakışan Lüfer’e tam altı isim verildi. Büyüdükçe adı değişti. Defne yaprağıydı, sarıkanat oldu. Sırasıyla Çinekop, Lüfer, Kofana ve Sırtıkara oldu.
1950’li yıllardan itibaren hızla gelişen endüstriyel balıkçılık ve deniz kirliliği boğazı bambaşka bir noktaya getirdi. Yanlış balıkçılık politikaları, sürekli artan av baskısı ve yasa dışı avcılık her geçen gün lüferi İstanbul'dan uzaklaştırdı. Lüfer artık Marmara sularını terk ediyor. Sorunun temelinde ise her zaman olduğu gibi insan var. ‘Boğaziçi Medeniyeti’ne kendi adıyla bir dönem armağan eden, sadrazamları ve padişahları bile peşinden sürükleyen bu eşsiz balık, şimdilerde bir hayatta kalma mücadelesinin kahramanı...
Lüferin, Karadeniz, Marmara ve Ege hattında yaptığı yolculukların tarihi, binlerce yıl öncesine kadar uzanıyor. Osmanlı dönemini anlatan yazılı kaynaklar, İstanbul'un ‘Boğaziçi Medeniyeti’ döneminde tüm liman kentlerinden daha çok balığa ev sahipliği saptığını gösteriyor.
Lüferi anlatırken sadece tabaktaki balıktan bahsedemeyiz. Çünkü İstanbul o balığın çevresinde bir yaşam biçimi üretmiştir.

Karadeniz’de beslenip yağlanan balıkların Marmara Denizi’ne geldiği dönem ekim ayına denk gelir. Bu nedenle ekimde lüfer lezzetlenir; palamut, barbunya, tekir ve istavrit yağlıdır. Ekim balık sezonunun en canlı aylarından biridir. Ekim ayı ile birlikte özlediğimiz deniz balıklarımıza kavuşmanın sevincini yaşıyoruz. Bu yıl av sezonu müsilaj gölgesinde başlamış olsa da balıkçılar ve tüketicilerin yüzleri gülüyor. Tabii ki doğru koşullarda avlanıp, muhafaza edilip taze tüketildiği müddetçe... Uskumrunun en iyi zamanı kasımdır. Pisi, tekir, barbunya, kılıç, levrek de en iyi tadını bu ayda bulur. Aralık, uskumru, lüfer, palamut, torik, tekir, hamsi açısından en iyi aydır. Hamsi marta kadar sevenlerin ağzını tatlandırır. Gelelim deniz balıkları arasında İstanbul Boğazı’nın “MARKA” olarak tabir edilen Lüfer'e, bir zamanlar boğazın efendisi, İstanbul’da sınıfları birleştiren Lüfer, şimdi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Peki bu nasıl oldu? Atlas Okyanusu’ndan Karadeniz’e birçok farklı coğrafyada yaşasa da eskilerin deyimiyle en çok boğaza yakışan Lüfer’e tam altı isim verildi. Büyüdükçe adı değişti. Defne yaprağıydı, sarıkanat oldu. Sırasıyla Çinekop, Lüfer, Kofana ve Sırtıkara oldu. 1950’li yıllardan itibaren hızla gelişen endüstriyel balıkçılık ve deniz kirliliği boğazı bambaşka bir noktaya getirdi. Yanlış balıkçılık politikaları, sürekli artan av baskısı ve yasa dışı avcılık her geçen gün lüferi İstanbul'dan uzaklaştırdı. Lüfer artık Marmara sularını terk ediyor. Sorunun temelinde ise her zaman olduğu gibi insan var. ‘Boğaziçi Medeniyeti’ne kendi adıyla bir dönem armağan eden, sadrazamları ve padişahları bile peşinden sürükleyen bu eşsiz balık, şimdilerde bir hayatta kalma mücadelesinin kahramanı... Lüferin, Karadeniz, Marmara ve Ege hattında yaptığı yolculukların tarihi, binlerce yıl öncesine kadar uzanıyor. Osmanlı dönemini anlatan yazılı kaynaklar, İstanbul'un ‘Boğaziçi Medeniyeti’ döneminde tüm liman kentlerinden daha çok balığa ev sahipliği saptığını gösteriyor. Lüferi anlatırken sadece tabaktaki balıktan bahsedemeyiz. Çünkü İstanbul o balığın çevresinde bir yaşam biçimi üretmiştir.

Aldığımız her iki nefesten birini okyanuslar sağlıyor. Plastik kirliliği bunu sağlayan su altı çayırlarını ve denize bağlı canlı yaşamını yok ediyor. Her yıl 100 binden fazla deniz canlısı bu kirlenmeye bağlı olarak ölüyor. Böyle giderse 2050’de denizlerde balıktan çok plastik olacak. Bu ”Dünya Okyanus Günü”nde bir söz ver ve tek kullanımlık plastiklere dur de. Deniz varsa hayat var!

Aldığımız her iki nefesten birini okyanuslar sağlıyor. Plastik kirliliği bunu sağlayan su altı çayırlarını ve denize bağlı canlı yaşamını yok ediyor. Her yıl 100 binden fazla deniz canlısı bu kirlenmeye bağlı olarak ölüyor. Böyle giderse 2050’de denizlerde balıktan çok plastik olacak. Bu ”Dünya Okyanus Günü”nde bir söz ver ve tek kullanımlık plastiklere dur de. Deniz varsa hayat var!

Sualtı Araştırmalarında Yeni Çözüm: Robot Balık Sürüsü


Robotik alanında çalışan bilim insanları, balık sürülerinin senkronize hareketleri, göç etme kabiliyetleri ve yırtıcılara karşı ortak hareket etmelerinden ilham alarak dış kontrol olmadan senkronize hareket eden robot balık sürüsü geliştirdi.

Blueswarm adlı kendi kendini idare eden otonom seviyesi yüksek bu robot sürüsü, GPS ve internet erişimi olmayan, insanın erişemeyeceği noktalarda dahi bilimsel araştırmalara destek olmak için tasarlandı.
Araştırmacılar, robot balık sürüsünün becerilerini ölçmek için basit bir araştırma görevi simülasyonu gerçekleştirdi. Sürünün bulunduğu depoda kırmızı ışık oluşturuldu ve Bluebot’lar, dağılım algoritması kullanarak herhangi biri ışığı algılayana kadar depoya yayıldı. Robotlardan biri ışığı algıladığında, LED ışıkları yanıp sönmeye başladı ve sürünün geri kalanında toplama algoritmasını tetikledi. Daha sonra bütün Bluebot’lar sinyal saçan robotun etrafında toplandı.

Sualtı Araştırmalarında Yeni Çözüm: Robot Balık Sürüsü Robotik alanında çalışan bilim insanları, balık sürülerinin senkronize hareketleri, göç etme kabiliyetleri ve yırtıcılara karşı ortak hareket etmelerinden ilham alarak dış kontrol olmadan senkronize hareket eden robot balık sürüsü geliştirdi. Blueswarm adlı kendi kendini idare eden otonom seviyesi yüksek bu robot sürüsü, GPS ve internet erişimi olmayan, insanın erişemeyeceği noktalarda dahi bilimsel araştırmalara destek olmak için tasarlandı. Araştırmacılar, robot balık sürüsünün becerilerini ölçmek için basit bir araştırma görevi simülasyonu gerçekleştirdi. Sürünün bulunduğu depoda kırmızı ışık oluşturuldu ve Bluebot’lar, dağılım algoritması kullanarak herhangi biri ışığı algılayana kadar depoya yayıldı. Robotlardan biri ışığı algıladığında, LED ışıkları yanıp sönmeye başladı ve sürünün geri kalanında toplama algoritmasını tetikledi. Daha sonra bütün Bluebot’lar sinyal saçan robotun etrafında toplandı.