Denizel Bilgiler

post?.Description

Deniz Kökenli Kirleticiler Denizler, insan faaliyetlerinden kaynaklanan madde veya atıkların dolaylı ve dolaysız yollarla zararlı etkileri ile hızla kirlenen doğal kaynaklardır. Yüzyıllardır insanlara hayat kaynağı olan denizler, son yıllarda atık bertaraf alanı olarak kullanılmaktadır. Uluslararası Denizcilik Örgütü (lMO) verilerine göre dünya denizlerine giren atıklar; doğal kaynaklardan % 8, açık deniz üretiminden % 0,5, deniz taşımacılığı kaynaklı % 11, atmosfer kaynaklı % 30, taşkın ve kara kökenli deşarjlar % 40, kanunsuz boşaltma (gemilerden ve uçaklardan, karada ve denizde üretilen atıklar) % 10 oranlarında olduğu görülmektedir Atık Su Tanımı: Gemide üretilen kanalizasyon atıkları, siyah su ve gri su olmak üzere iki kategoriye ayrılabilmektedir. Birlikte atık su olarak tanımlanmaktadırlar. Gemide üretilen Siyah su aşağıdaki atıkları içermektedir: -Drenaj kaynaklı atıklar ve tuvalet ile pis sulardan kaynaklı diğer atıklar, -Tıbbi dispanser veya gemi revirinde bulunan küvet, lavabo ve frengi deliklerinde su tahliyesinden oluşan atıklar, -Kargo ambarında bulunan canlı hayvanlardan veya bunun gibi alanlarda drenajla karışan atık sulardan oluşabilir. Gemilerde üretilen gri su aşağıdakileri içermektedir: -Gemi mutfağında bulaşık suyu ve lavabolardan gelen atık sular, -Kabin duşları, banyolar ve lavabolardan gelen atık sular, -Çamaşırhane suları, -İç güverte şebekelerinden gelen atık sular, -Buzdolabı ve klimaların yoğuşma sularından oluşabilir. Arıtılmamış atık suda nitrat, fosfat ve organik madde konsantrasyonları bulunmaktadır. Bu maddeler, içinde bulunan bakteri yoğunluğunun fazla olmasından dolayı göller nehirler ve denizlerde bulunan oksijeni hızlı bir şekilde tüketerek doğal yaşamın deniz çevresinde kalmasını zorlaştırarak kirliliğe sebep olmaktadır.

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

COP26 İklim Zirvesi'nde verilen taahhütlere karşın, dünyanın küresel sıcaklık artışını kısıtlama hedefine yaklaşamadığı kaydedildi. Analizde, dünyanın küresel sıcaklıklarda hedeflenen 1,5 derecelik artışın çok ötesinde, 2,4 derecelik artışa doğru gittiği hesaplandı.

İklim zirvesinin ilk haftasında açıklanan taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda, 2030'a kadar yaklaşık 9 gigaton karbon emisyonu azaltımı sağlanabileceği bildirildi.
Peki Karbon Emisyonu Nedir?
Karbon emisyonu, çok kısa bir ifade ile doğada oluşan karbonun atmosfere salınmasını ifade eder. Çoğunlukla insan kaynaklı faaliyetlerin bir sonucudur. 19. yüzyıldan itibaren fosil yakıtların özellikle sanayide yoğun bir şekilde kullanılmasıyla birlikte, atmosferdeki sera gazı yoğunluğu da artış gösterdi.
Atmosferde biriken sera gazları (karbondioksit, metan, diazot monoksit, hidroflorokarbonlar, perflorokarbonlar, sülfür hekzaflorid gibi) dünyanın ortalama sıcaklığının artmasına sebep oluyor. Sera gazlarının atmosferin iç yüzeyini kaplayarak, güneşten gelen ışınların geri yansımalarını engelleyerek dünya üzerindeki sıcaklığı artırmasına neden oluyor.
Sıcaklığın artışıyla doğru orantılı olarak, yeryüzünün en büyük tatlı su kaynağı olan buzullar her geçen gün daha fazla erimeye ve deniz seviyesi her geçen gün daha fazla yükselmeye devam ediyor.
Artan ortalama sıcaklık sebebiyle yerkürede gözlemlenen bölgesel hava akımları da olumsuz anlamda etkileniyor ve son yıllarda hepimizin yakından gözlemlediği ve doğrudan etkilendiği aşırı hava olayları yaşanıyor. Sera gazı miktarı üzerinden, insan faaliyetlerinin doğaya verdiği verdiği zararın ölçüsü ise Karbon Ayak izi ile ifade ediliyor.

Karbon emisyonunun son yıllarda artış göstermesinin temel sebeplerini şu maddelerle özetleyebiliriz:
-Kontrolsüz sanayileşme
-Sürekli artan enerji talebi
-Yükselişe geçen şehirleşme
-Azalan ormanlık alanlar
-Yoğun hayvancılık faaliyetleri
-Kontrol edilmeyen sera gazı salımı

Karbon emisyonunun iklim değişikliğine etkisi nedir?
Atmosferdeki karbon emisyonu bu hızla artmaya devam ederse, bitki türleri ciddi anlamda risk altına girecek, hatta pirinç, mısır, buğday gibi temel besinleri bile yetiştirmekte zorlanacağız.

COP26 İklim Zirvesi'nde verilen taahhütlere karşın, dünyanın küresel sıcaklık artışını kısıtlama hedefine yaklaşamadığı kaydedildi. Analizde, dünyanın küresel sıcaklıklarda hedeflenen 1,5 derecelik artışın çok ötesinde, 2,4 derecelik artışa doğru gittiği hesaplandı. İklim zirvesinin ilk haftasında açıklanan taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda, 2030'a kadar yaklaşık 9 gigaton karbon emisyonu azaltımı sağlanabileceği bildirildi. Peki Karbon Emisyonu Nedir? Karbon emisyonu, çok kısa bir ifade ile doğada oluşan karbonun atmosfere salınmasını ifade eder. Çoğunlukla insan kaynaklı faaliyetlerin bir sonucudur. 19. yüzyıldan itibaren fosil yakıtların özellikle sanayide yoğun bir şekilde kullanılmasıyla birlikte, atmosferdeki sera gazı yoğunluğu da artış gösterdi. Atmosferde biriken sera gazları (karbondioksit, metan, diazot monoksit, hidroflorokarbonlar, perflorokarbonlar, sülfür hekzaflorid gibi) dünyanın ortalama sıcaklığının artmasına sebep oluyor. Sera gazlarının atmosferin iç yüzeyini kaplayarak, güneşten gelen ışınların geri yansımalarını engelleyerek dünya üzerindeki sıcaklığı artırmasına neden oluyor. Sıcaklığın artışıyla doğru orantılı olarak, yeryüzünün en büyük tatlı su kaynağı olan buzullar her geçen gün daha fazla erimeye ve deniz seviyesi her geçen gün daha fazla yükselmeye devam ediyor. Artan ortalama sıcaklık sebebiyle yerkürede gözlemlenen bölgesel hava akımları da olumsuz anlamda etkileniyor ve son yıllarda hepimizin yakından gözlemlediği ve doğrudan etkilendiği aşırı hava olayları yaşanıyor. Sera gazı miktarı üzerinden, insan faaliyetlerinin doğaya verdiği verdiği zararın ölçüsü ise Karbon Ayak izi ile ifade ediliyor. Karbon emisyonunun son yıllarda artış göstermesinin temel sebeplerini şu maddelerle özetleyebiliriz: -Kontrolsüz sanayileşme -Sürekli artan enerji talebi -Yükselişe geçen şehirleşme -Azalan ormanlık alanlar -Yoğun hayvancılık faaliyetleri -Kontrol edilmeyen sera gazı salımı Karbon emisyonunun iklim değişikliğine etkisi nedir? Atmosferdeki karbon emisyonu bu hızla artmaya devam ederse, bitki türleri ciddi anlamda risk altına girecek, hatta pirinç, mısır, buğday gibi temel besinleri bile yetiştirmekte zorlanacağız.

Karadeniz
Eski Türkler’in kullandıkları tanımlama çerçevesinde kuzey yönü kara(siyah) rengi ile ilişkilendirilmiş ve kuzeyde yer alan deniz anlamına gelen Bahr-i Siyah (Karadeniz) adı kullanılmaktadır.

Marmara Denizi
Adı güney kıyıları ve adalarda bol miktarda bulunan mermerlerin Yunanca karşılığı olan “Marmaros” dan gelmektedir. 

Ege Denizi
Ege Denizi’nin Türkler tarafından kullanılan tarihi adı Adalar Denizi’dir. Bu görüşü destekler mahiyette çok sayıda yazılı tarihi  belge bulunmaktadır. Türkler 1081 yılında Ege Denizi ile ilk karşılaştıklarında bu denize üzerindeki adaların çokluğundan dolayı “Adalar Denizi” adını vermişlerdir. Bölgede hüküm süren Aydınoğulları Beyliği ve Osmanlı kaynaklarında hep “Adalar Denizi” olarak geçmektedir. 

Akdeniz 
Bahri-Siyah (Karadeniz) ve Bahr-i Sefid (Akdeniz) olarak isimlendirilen denizler, Türklerin coğrafyayı adlandırırken renkler ve yönler arasında kurdukları ilişki, yaşadığımız coğrafyanın isimlendirilmesinde önemli etkilere sahiptir.

Karadeniz Eski Türkler’in kullandıkları tanımlama çerçevesinde kuzey yönü kara(siyah) rengi ile ilişkilendirilmiş ve kuzeyde yer alan deniz anlamına gelen Bahr-i Siyah (Karadeniz) adı kullanılmaktadır. Marmara Denizi Adı güney kıyıları ve adalarda bol miktarda bulunan mermerlerin Yunanca karşılığı olan “Marmaros” dan gelmektedir. Ege Denizi Ege Denizi’nin Türkler tarafından kullanılan tarihi adı Adalar Denizi’dir. Bu görüşü destekler mahiyette çok sayıda yazılı tarihi belge bulunmaktadır. Türkler 1081 yılında Ege Denizi ile ilk karşılaştıklarında bu denize üzerindeki adaların çokluğundan dolayı “Adalar Denizi” adını vermişlerdir. Bölgede hüküm süren Aydınoğulları Beyliği ve Osmanlı kaynaklarında hep “Adalar Denizi” olarak geçmektedir. Akdeniz Bahri-Siyah (Karadeniz) ve Bahr-i Sefid (Akdeniz) olarak isimlendirilen denizler, Türklerin coğrafyayı adlandırırken renkler ve yönler arasında kurdukları ilişki, yaşadığımız coğrafyanın isimlendirilmesinde önemli etkilere sahiptir.

USKUMRU
Uskumru Balığı, Görüntü itibari ile füzeyi andırır. Derisi zar gibi olup sırt tarafı koyu yeşil renkte ve çizgiler barındıran bir balık türüdür. Uskumru balığının gözleri kolyoza göre daha ufak bir tür olup ağırlığı ortalama 125 gram civarındadır. Göçmen bir balık türü olan uskumru balığının bilimsel olan Latince ismi ise Scomber scombrus'tur. Eti kırmızı renkte olup orta sularda yaşamaktadır. Yağlı olduğu dönemlerde ızgarada çok lezzetli olan ülkemizde çok fazla tüketilen ekonomik bir balık türüdür.
Ekolojik Özellikleri:
Ülkemizde yaz aylarında Karadeniz de çok fazla görülerek üreyen bir balık türüdür. Bu balık türünün yaşam alanı oldukça fazladır. Okyanus da fazlaca görülen uskumru balığı Japonya da, Kuzey denizler ile Kuzey Amerika sahillerinde bulunmaktadır. Çoğunlukla ekim ayının sonunda Marmara denizine göç eden ve kış aylarında bu bölgede burada barınan uskumru balığı ekonomik açıdan oldukça değerlidir. Ülkemizde göç balığı olan uskumrugiller Çanakkale üzerinden Ege ve Akdeniz sularına göç eder. Buradan Marmara'dan geçerek bir daha Marmara denizine gelmezler. Bu bölgelerde avlanma az olmasından dolayı boyları 60 santimi bulmaktadır. Denizlerde boyları ortalama 25 santimi bularak en fazla bu kadar büyümektedir. Bunun temel nedeni hatalı avlanma teknikleri, av yasaklarına uyulmaması ve yunus ile köpek balığı türlerinin uskumrular ile beslenmesi nedeniyledir.
Özellikle Marmara ve Karadeniz de yakalanan uskumruların lezzeti Okyanus da yaşayan uskumrular dan daha fazladır. Bunun temel nedeni bizim denizlerimizdeki tuz oranının, okyanusa nazaran daha az olmasından kaynaklanmaktadır. Uskumru balığı Karadeniz bölgesinde tutulduğu zaman kurutularak çiroz şeklinde tüketilmektedir. Karadeniz sularında bu balığın daha yağlı olması nedeni ile kurutularak uzun vadeli tüketilmesi sağlanmıştır. Ülkemizde balık ticareti yapan kişilerin 20 cm. altında olan uskumrular tutulduğu taktirde 1380 sayılı su ürünleri kanunu gereğince para cezası uygulanmaktadır.
Bu balık türü bitki ve meyve tohumları ile beslenmektedir. Bunun yanı sıra bir çok balık türünün yumurtalarını tükettiği görülmüştür.

USKUMRU Uskumru Balığı, Görüntü itibari ile füzeyi andırır. Derisi zar gibi olup sırt tarafı koyu yeşil renkte ve çizgiler barındıran bir balık türüdür. Uskumru balığının gözleri kolyoza göre daha ufak bir tür olup ağırlığı ortalama 125 gram civarındadır. Göçmen bir balık türü olan uskumru balığının bilimsel olan Latince ismi ise Scomber scombrus'tur. Eti kırmızı renkte olup orta sularda yaşamaktadır. Yağlı olduğu dönemlerde ızgarada çok lezzetli olan ülkemizde çok fazla tüketilen ekonomik bir balık türüdür. Ekolojik Özellikleri: Ülkemizde yaz aylarında Karadeniz de çok fazla görülerek üreyen bir balık türüdür. Bu balık türünün yaşam alanı oldukça fazladır. Okyanus da fazlaca görülen uskumru balığı Japonya da, Kuzey denizler ile Kuzey Amerika sahillerinde bulunmaktadır. Çoğunlukla ekim ayının sonunda Marmara denizine göç eden ve kış aylarında bu bölgede burada barınan uskumru balığı ekonomik açıdan oldukça değerlidir. Ülkemizde göç balığı olan uskumrugiller Çanakkale üzerinden Ege ve Akdeniz sularına göç eder. Buradan Marmara'dan geçerek bir daha Marmara denizine gelmezler. Bu bölgelerde avlanma az olmasından dolayı boyları 60 santimi bulmaktadır. Denizlerde boyları ortalama 25 santimi bularak en fazla bu kadar büyümektedir. Bunun temel nedeni hatalı avlanma teknikleri, av yasaklarına uyulmaması ve yunus ile köpek balığı türlerinin uskumrular ile beslenmesi nedeniyledir. Özellikle Marmara ve Karadeniz de yakalanan uskumruların lezzeti Okyanus da yaşayan uskumrular dan daha fazladır. Bunun temel nedeni bizim denizlerimizdeki tuz oranının, okyanusa nazaran daha az olmasından kaynaklanmaktadır. Uskumru balığı Karadeniz bölgesinde tutulduğu zaman kurutularak çiroz şeklinde tüketilmektedir. Karadeniz sularında bu balığın daha yağlı olması nedeni ile kurutularak uzun vadeli tüketilmesi sağlanmıştır. Ülkemizde balık ticareti yapan kişilerin 20 cm. altında olan uskumrular tutulduğu taktirde 1380 sayılı su ürünleri kanunu gereğince para cezası uygulanmaktadır. Bu balık türü bitki ve meyve tohumları ile beslenmektedir. Bunun yanı sıra bir çok balık türünün yumurtalarını tükettiği görülmüştür.