Denizel Bilgiler

post?.Description

Bugün 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü! Doğada en iyi dostlarımız hayvanlarla uyum içinde yaşamak, onların yaşam hakkını ve yaşam alanlarını korumak görevimiz. Bugün değil, her gün onlara sahip çıkalım! 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü kutlu olsun.

TURMEPA Akademi Denizel Bilgiler

Küresel İklim Değişikliği: İstilacı türler ve nesli tehlike altında olan türler
Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle her geçen gün sayıları hızla artan istilacı türler biyoçeşitlilik ve doğal kaynaklara muazzam zararlarda bulunurlar ve çevreye verdikleri zarar çoğunlukla kalıcıdır. Dünya’nın 232 deniz eko-bölgesinin %84’ü istilacı türler tarafından etkilenmiş durumdadır
Balon Balığı (Lagocephalus sceleratus) Etkileri: Akdeniz’ deki en istilacı türlerden biri, deniz ekosisteminde önemli değişikliklere neden oluyor. Yerli türlerin azalmasına, balıkçılığa dayalı geçim kaynaklarını olumsuz etkiliyor. Çenelerinde bulunan keskin dişleri ile av araçlarına zarar verir. İç organ ve kaslarında dünyada bilinen en kuvvetli zehir olan, tetrodotoksin bulunmaktadır. Siyanürden 1200 kat daha zehirli olan bu madde, sinir sistemini felç eder, duyu kaybına, solunum güçlüğüne ve ölüme neden olur. Bilinen bir panzehiri yoktur.Aslan Balığı (Pterois Miles)Etkileri: Deniz ekosistemini tahrip eder, yerli balık ve omurgasız türleri ile beslenir. Yerel türlerin yavrularını tüketir. Yüzgeç dikenleri zehirli olup, insanlarda ciddi zehirlenmelere ve ölümlere neden olabilmektedir. Tek bir sokma şiddetli ağrı ve şişliğe neden olabilir. Nadirde olsa kalp – dolaşım, kas- sinir sistemlerini aşırı derecede etkileyebilir. Yaşam Alanı: 1-300 m arası derinliklerde her yaşam ortamına maksimum uyum sağlar. Yaşam süresi ortalama 30 yıldır. Akdeniz'de türü kontrol altında tutacak avcısı yok denecek kadar az. Çoğalma ve yayılma: Yıl boyunca uygun ortamı bulduğu müddetçe, 4 günde 10-30 bin yumurta yapabilmektedir.
Katil Yosun (Caulerpa taxifolia) Doğal Yayılış Alanı: Hint Okyanusu. Türkiye’deki Yayılışı: 2006 yılında Süveyş Kanalı aracılığı ile İskendurun Körfezine girmiş ve 2010 yılında İzmir Çeşme altı yakında Yolluca Askeri Bölgesinde tespit edilmiştir. 1988’de Fransa, İtalya, İspanya ve Hırvatistan kıyılarına yayılmıştır. Geliş yolu: 1984 yılında Fransa’da bulunan Monaco Su Alti Bilimleri Enstitüsü’nden kaçtığı bilinmektedir. İskenderun Körfezine ise Süveyş kanalı vasıtasıyla girmiştir. Etkileri: Caulerpa taxifolia, çok baskın bir tür olduğundan bulunduğu bölgede yaşayan canlılara yaşama şansı tanımamaktadır. Göçmen Deniz Anası (Rhopilema nomadica)Doğal Yayılış Alanı: Hint ve Pasifik Okyanusu Türkiye’deki Yayılışı: Akdeniz, kısmen Ege Denizi Geliş Yolu: Süveyş Kanalı Etkileri: Obur bir tür olduğundan karides, midye ve balık larvalarını yiyerek besin zincirinde çökmelere neden olmaktadır. Özellikle kıyı turizmine zarar vermektedir. Mersin - Taşucu'nun doğusunda, özellikle yaz aylarında daha fazla görülür ve yüzücüler, balıkçılar ve dalgıçlar için potansiyel tehlike oluşturur. Büyük boyda olanları balıkçı ağlarına ve kıyı tesislerine girerek zarar vermektedir.
Küresel iklim değişikliğine bağlı şiddetli çevre olaylarını her yıl biraz daha fazla yaşıyoruz. Yaz ortasında dolu ve sel felaketi oluyor, kış boyunca yağış düşmüyor. Aslında iklim değişikliği sadece iklimi değil dünyada yaşayan tüm türlerin geleceğini de tehdit ediyor. Bu türlerin bazıları da endemik, yani Dünya’da sadece Türkiye’de görülüyor.

Küresel İklim Değişikliği: İstilacı türler ve nesli tehlike altında olan türler Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle her geçen gün sayıları hızla artan istilacı türler biyoçeşitlilik ve doğal kaynaklara muazzam zararlarda bulunurlar ve çevreye verdikleri zarar çoğunlukla kalıcıdır. Dünya’nın 232 deniz eko-bölgesinin %84’ü istilacı türler tarafından etkilenmiş durumdadır Balon Balığı (Lagocephalus sceleratus) Etkileri: Akdeniz’ deki en istilacı türlerden biri, deniz ekosisteminde önemli değişikliklere neden oluyor. Yerli türlerin azalmasına, balıkçılığa dayalı geçim kaynaklarını olumsuz etkiliyor. Çenelerinde bulunan keskin dişleri ile av araçlarına zarar verir. İç organ ve kaslarında dünyada bilinen en kuvvetli zehir olan, tetrodotoksin bulunmaktadır. Siyanürden 1200 kat daha zehirli olan bu madde, sinir sistemini felç eder, duyu kaybına, solunum güçlüğüne ve ölüme neden olur. Bilinen bir panzehiri yoktur.Aslan Balığı (Pterois Miles)Etkileri: Deniz ekosistemini tahrip eder, yerli balık ve omurgasız türleri ile beslenir. Yerel türlerin yavrularını tüketir. Yüzgeç dikenleri zehirli olup, insanlarda ciddi zehirlenmelere ve ölümlere neden olabilmektedir. Tek bir sokma şiddetli ağrı ve şişliğe neden olabilir. Nadirde olsa kalp – dolaşım, kas- sinir sistemlerini aşırı derecede etkileyebilir. Yaşam Alanı: 1-300 m arası derinliklerde her yaşam ortamına maksimum uyum sağlar. Yaşam süresi ortalama 30 yıldır. Akdeniz'de türü kontrol altında tutacak avcısı yok denecek kadar az. Çoğalma ve yayılma: Yıl boyunca uygun ortamı bulduğu müddetçe, 4 günde 10-30 bin yumurta yapabilmektedir. Katil Yosun (Caulerpa taxifolia) Doğal Yayılış Alanı: Hint Okyanusu. Türkiye’deki Yayılışı: 2006 yılında Süveyş Kanalı aracılığı ile İskendurun Körfezine girmiş ve 2010 yılında İzmir Çeşme altı yakında Yolluca Askeri Bölgesinde tespit edilmiştir. 1988’de Fransa, İtalya, İspanya ve Hırvatistan kıyılarına yayılmıştır. Geliş yolu: 1984 yılında Fransa’da bulunan Monaco Su Alti Bilimleri Enstitüsü’nden kaçtığı bilinmektedir. İskenderun Körfezine ise Süveyş kanalı vasıtasıyla girmiştir. Etkileri: Caulerpa taxifolia, çok baskın bir tür olduğundan bulunduğu bölgede yaşayan canlılara yaşama şansı tanımamaktadır. Göçmen Deniz Anası (Rhopilema nomadica)Doğal Yayılış Alanı: Hint ve Pasifik Okyanusu Türkiye’deki Yayılışı: Akdeniz, kısmen Ege Denizi Geliş Yolu: Süveyş Kanalı Etkileri: Obur bir tür olduğundan karides, midye ve balık larvalarını yiyerek besin zincirinde çökmelere neden olmaktadır. Özellikle kıyı turizmine zarar vermektedir. Mersin - Taşucu'nun doğusunda, özellikle yaz aylarında daha fazla görülür ve yüzücüler, balıkçılar ve dalgıçlar için potansiyel tehlike oluşturur. Büyük boyda olanları balıkçı ağlarına ve kıyı tesislerine girerek zarar vermektedir. Küresel iklim değişikliğine bağlı şiddetli çevre olaylarını her yıl biraz daha fazla yaşıyoruz. Yaz ortasında dolu ve sel felaketi oluyor, kış boyunca yağış düşmüyor. Aslında iklim değişikliği sadece iklimi değil dünyada yaşayan tüm türlerin geleceğini de tehdit ediyor. Bu türlerin bazıları da endemik, yani Dünya’da sadece Türkiye’de görülüyor.

Neden 1.5 derece? Dünyamızın Havale Eşiği.
• Yerküre, sanayi öncesi ortalamalara göre sadece 1,5°C daha ısınırsa, geri dönüşü mümkün olmayan bir yıkımla yüz yüze kalacağız. Fosil yakıt tüketimi ile artan sera gazı emisyonları, bizi insanlığın şimdiye kadar yüzleştiği en zorlu süreçle karşı karşıya bırakmaya başladı bile!
• Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan Arazi Raporu şimdiye kadar iklim değişikliğinin karasal sistemler üzerindeki etkisini en geniş kapsamlı inceleyen rapor olarak ön plana çıkıyor.
• Rapor, iklim değişikliğinin çölleşme riskini nasıl artırdığı, tarım ve toprak üzerindeki etkilerinin neler olduğunu ortaya koydu.
• Arazi Raporu, aynı zamanda, iklim değişikliğinin karasal ekosistem üzerindeki bu etkilerin ve risklerin nasıl yönetilebileceğine, sürdürülebilir arazi yönetiminin nasıl yapılması gerektiğine dair öneriler de içeriyor.
İnsanlar dünyanın, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,0ºC ısınmasına sebep oldu. Küresel ısınma şimdiden, kuraklık ve seller gibi aşırı hava olayları, deniz seviyesinde yükselme ve Arktik denizinin erimesi olarak etkilerini göstermeye başladı.
• Seragazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5ºC sınırını geçecek.
• 1,5ºC sınırı, sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğu önleme için kritik öneme sahip. Küresel ısınmayı 1,5ºC ile sınırlandırmak, ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki birçok kalıcı etkinin önlemesi anlamına geliyor.
• Bu sınırı geçmemek için küresel emisyonları 2030 yılında 2010 yılına göre yüzde 45 azaltmak ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşmak gerekiyor.
• Bu yüzden, tarım, enerji, sanayi, bina, ulaşım ve şehirlerde “hızlı ve geniş kapsamlı” dönüşümler gerekiyor.
• Şu anda Paris Anlaşması kapsamında verilen taahhütler, küresel ısınmayı 1,5°C’de sınırlandırmaya yetmiyor. Ülkelerin, en kısa zamanda taahhütlerini yenilemesi gerekiyor.

Neden 1.5 derece? Dünyamızın Havale Eşiği. • Yerküre, sanayi öncesi ortalamalara göre sadece 1,5°C daha ısınırsa, geri dönüşü mümkün olmayan bir yıkımla yüz yüze kalacağız. Fosil yakıt tüketimi ile artan sera gazı emisyonları, bizi insanlığın şimdiye kadar yüzleştiği en zorlu süreçle karşı karşıya bırakmaya başladı bile! • Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan Arazi Raporu şimdiye kadar iklim değişikliğinin karasal sistemler üzerindeki etkisini en geniş kapsamlı inceleyen rapor olarak ön plana çıkıyor. • Rapor, iklim değişikliğinin çölleşme riskini nasıl artırdığı, tarım ve toprak üzerindeki etkilerinin neler olduğunu ortaya koydu. • Arazi Raporu, aynı zamanda, iklim değişikliğinin karasal ekosistem üzerindeki bu etkilerin ve risklerin nasıl yönetilebileceğine, sürdürülebilir arazi yönetiminin nasıl yapılması gerektiğine dair öneriler de içeriyor. İnsanlar dünyanın, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,0ºC ısınmasına sebep oldu. Küresel ısınma şimdiden, kuraklık ve seller gibi aşırı hava olayları, deniz seviyesinde yükselme ve Arktik denizinin erimesi olarak etkilerini göstermeye başladı. • Seragazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5ºC sınırını geçecek. • 1,5ºC sınırı, sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğu önleme için kritik öneme sahip. Küresel ısınmayı 1,5ºC ile sınırlandırmak, ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki birçok kalıcı etkinin önlemesi anlamına geliyor. • Bu sınırı geçmemek için küresel emisyonları 2030 yılında 2010 yılına göre yüzde 45 azaltmak ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşmak gerekiyor. • Bu yüzden, tarım, enerji, sanayi, bina, ulaşım ve şehirlerde “hızlı ve geniş kapsamlı” dönüşümler gerekiyor. • Şu anda Paris Anlaşması kapsamında verilen taahhütler, küresel ısınmayı 1,5°C’de sınırlandırmaya yetmiyor. Ülkelerin, en kısa zamanda taahhütlerini yenilemesi gerekiyor.

Bugün Mavi Vatan’ımızın bayramı. 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı. Bu özel gün, denizlerimizin ne kadar kıymetli olduğunu bir kere daha bizlere hatırlatıyor. Kabotaj, sadece ülke vatandaşları ve girişimcilerine verilen bir hak değil, milli değerler yaratma ve mevcut imkanları kullanarak yarınlara sahip çıkma mücadelesidir. İşte bu nedenle bu önemli gün, uzun yıllardır ülkemizde Denizcilik Bayramı olarak kutlanır.
Kabotajın ülkemize olan kazanımlarını saymakla bitiremeyiz. Türk denizciliği tüm başarılarını, 94 yıl önce zorlu mücadeleler sonucu 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’na borçludur. Bugün, bizler bu başarı hikayesini devam ettirmekle yükümlüyüz. Bu başarının bir parçası da denizleri koruyarak gelecek nesillere en sağlıklı şekilde miras bırakabilmek olacaktır.
1 Temmuz’un en önemli özelliği, geçmişi ve sorumluluğumuzu bize hatırlatmasıdır.
Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tarihimizin tüm denizcilerini, deniz savaşlarında, kazalarında hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi, denizcilik mesleğinde emeği geçen tüm denizcilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Tüm deniz severlerin Kabotaj ve Denizcilik Bayramını kutlarım.

Bugün Mavi Vatan’ımızın bayramı. 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı. Bu özel gün, denizlerimizin ne kadar kıymetli olduğunu bir kere daha bizlere hatırlatıyor. Kabotaj, sadece ülke vatandaşları ve girişimcilerine verilen bir hak değil, milli değerler yaratma ve mevcut imkanları kullanarak yarınlara sahip çıkma mücadelesidir. İşte bu nedenle bu önemli gün, uzun yıllardır ülkemizde Denizcilik Bayramı olarak kutlanır. Kabotajın ülkemize olan kazanımlarını saymakla bitiremeyiz. Türk denizciliği tüm başarılarını, 94 yıl önce zorlu mücadeleler sonucu 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’na borçludur. Bugün, bizler bu başarı hikayesini devam ettirmekle yükümlüyüz. Bu başarının bir parçası da denizleri koruyarak gelecek nesillere en sağlıklı şekilde miras bırakabilmek olacaktır. 1 Temmuz’un en önemli özelliği, geçmişi ve sorumluluğumuzu bize hatırlatmasıdır. Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tarihimizin tüm denizcilerini, deniz savaşlarında, kazalarında hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi, denizcilik mesleğinde emeği geçen tüm denizcilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Tüm deniz severlerin Kabotaj ve Denizcilik Bayramını kutlarım.